Despite being one of the oldest administrative systems, democracy has nonetheless failed to achieve continuity since the times it first emerged, with other alternative systems having been favored over it for thousands of years. All the systems implemented so far, however, have eventually given floor to democracy over again. The biggest difference of democracy than the systems implemented so far, is that the people have a say in the management as the primary constituent. People constitute the only constant truth and foundation that tells the truth and determines the distribution of power in the country with their free will. Well, if the free will of the people determines these and the resources that feed their will mislead them, then will their choices not be wrong? That is to say that the major force of democracy, the people, could well lead to the domination of the majority on the minority and the disappearance of ethnic minority communities within the majority in the event that democracy is solely considered as an election. In the same way the power of monarchs would eliminate the people’s will in the past, a segment of people (the majority) could well become a monarch for the minority segment today. It is most likely that administrators do take advantage of this situation and strip democracy of its essence, rendering it illiberal. Even in such a case, they embark on quests for another democracy alternative to democracy.
Demokrasi, bilinen en eski yönetim sistemlerinden olmasına rağmen, ilk ortaya çıktığı zamanlardan bugüne kadar bir süreklilik sağlayamamış, binlerce yıl ona alternatif olarak başka sistemler uygulanmıştır. Fakat uygulanan bütün sistemler en nihayetinde tekrar sözü demokrasiye bırakmışlardır. Demokrasinin şimdiye kadar uygulanan sistemlerden en büyük farkı, halkın birincil öge olarak yönetimde söz sahibi olmasıdır. Halk tek değişmez gerçek, en doğruyu söyleyen, özgür iradesi ile ülkedeki güç dağılımını belirleyen yegâne dayanaktır. Peki, halkın özgür iradesi bunları belirlerken, iradesini besleyen kaynaklar onu yanlış yönlendiriyorsa, bu durumda tercihleri de yanlış olmayacak mı? Yani demokrasi sadece seçim olarak düşünüldüğünde çoğunluğun azınlığa tahakkümü, etnik azınlık haklarının çoğunluk içinde kaybolması, demokrasinin en büyük gücü olan halk tarafından yapılabilmektedir. Geçmişteki monarkın elindeki güç nasıl ki halkın iradesini yok ediyorsa, günümüzde ise halkın bir kesimi (çoğunluğu), diğer azınlık kesimi için monark olabilmektedir. İdareciler, bu durumdan faydalanabilmekte ve demokrasinin içini boşaltıp, illiberaleştirmektedirler. Bu durumda bile, demokrasiye alternatif başka demokrasi arayışları olmaktadır. Bu çalışma demokrasinin vazgeçilmezi olan seçimlerin tek başına bir anlam ifade etmediğini anayasal liberalizm ile desteklenmeyen sistemlerin zamanla diktatörlüğe dönüşme riskine işaret etmektedir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Tüm Sayı |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 22 Aralık 2020 |
Gönderilme Tarihi | 5 Ağustos 2020 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2020 Cilt: 7 Sayı: 14 |
MAKALE DEĞERLENDİRME SÜRECİ
Yazar tarafından gönderilen bir makale, gönderim tarihinden itibaren 10 gün içinde dergi sekreteri tarafından makalenin, telif sözleşmesinin ve benzerlik raporunun (Turnitin programı) eksiksiz ve düzgün bir şekilde gönderilip gönderilmediği yönünden incelenir. İstenilen bu dosyalar eksiksiz ve düzgün bir şekilde gönderilmiş ise makale; ikinci aşamada derginin yayın çizgisine uygun olup olmadığı yönünden değerlendirilir. Bu süreçte makale yayın çizgisine uygun değilse yazara iade edilir. Makale yayın çizgisine uygun ise şablona uygun bir şekilde gönderilip gönderilmediği yönünden değerlendirilir. Şayet makale şablona uyarlanıp gönderilmemiş ise değerlendirme sürecine alınmaz. Bu süreçte yazarın derginin belirlediği şartlara uygun bir şekilde sisteme makale yüklemesi beklenir. Makale şablona uygun bir şekilde hazırlanıp gönderilmiş ise son aşamada makale derginin yayın ilkeleri, yazım kuralları, öz, abstract, extented abstract, kaynakça gösterimi vb. yönlerden incelenir. Bu ayrıntılarda makalede bir sorun varsa yazarın bu hususları tamamlaması istenir ve verilen süre içerisinde eksiksiz bir şekilde yeniden makaleyi göndermesi istenir.
Tüm bu aşamaları geçen makale, editör tarafından bilimsel yeterliliğinin denetlenmesi amacıyla ikinci 7 günlük süre içerisinde çalışmaya uygun iki hakeme değerlendirmeleri için gönderilir. Hakemlerin değerlendirme süreleri 15 gündür. Bu süre zarfında hakemlik görevini tamamlamayan bir hakem olursa ilgili hakeme değerlendirmeyi tamamlaması için 7 günlük ek süre verilebilir. Bu süre zarfında hakem görevini yerine getirmezse yerine yeni bir hakem ataması yapılır. En az iki hakemden gelen raporlar olumlu ise makale yayın aşamasına alınır. Hakem raporlarından birisi olumlu diğeri olumsuz ise makale üçüncü bir hakeme gönderilir. Üçüncü hakem raporu da olumsuz ise makale ret edilir. Üçüncü hakemin değerlendirmesi olumlu ise makaleyle ilgili hakem raporları dergi alan editörlerinden oluşan Editörler Kurulu tarafından incelenir. Makalenin yayınlanmasıyla ilgili nihai karar alan editörlerinden oluşan Editörler Kurulu tarafından verilir. Hakem raporlarının yetersiz ve tatmin etmekten uzak olması veya İngilizce editör tarafından abstract ve extented abstract’ın yetersiz görülmesi hallerinde de yine makaleyle ilgili son karar Editörler Kurulu tarafından verilir. Tüm bu aşamalardan geçen bir makale en yakın sayıya yayınlanmak üzere eklenir. İlgili sayıda yer kalmaması halinde makalenin yayımı bir sonraki sayıya kaydırılır. Bu durumda ve tüm değerlendirme sürecinde yazar isterse makalesini geri çekme hakkına sahiptir. Ancak bu durumu dergiye bildirmesi gerekir. Makale gönderim tarihinden makalenin yayına kabul tarihine kadar tüm bu işlemler için ortalama 3 aylık bir süre öngörülmektedir.