Psikoloji
tarihine bakıldığında psikolojinin bilim olma kimliğine, fizik ile kurduğu bağ
sayesinde ulaştığı görülür. Müller’den başlayarak, Helmholzt, Weber, Fechner ve
en nihayet Wundt’a kadar uzanan yolda temel düşünce, bilincin fizik kanunlarını
tespit etmek idi. Bu düşüncenin altında yatan ise, Newton’un kanunlarının
felsefede ele alınan temel konulara da uygulanabileceği düşüncesiydi. Soyut bir
mekanizma olan zihin ile somut bir mekanizma olan bedenin etkileşip
etkileşmediklerini, etkileşiyorlarsa bunun nasıl gerçekleştiğini çözmeye
yönelik olarak yürütülen zihin-beden sorunu tartışması, felsefede uzun zamandır
sürmekteydi. Descartes’in ele aldığı ruh (zihin)-beden sorununu fiziğin ilkelerini
kullanarak açıklama düşüncesi, psikolojinin bilim olmasında önemli bir rol
oynamıştır. Bu düşünce ile yola çıkan psikolojinin, sosyal bilim safına kayması
ne yazık ki fazla uzun sürmemiştir. Duyum, algı, bellek, öğrenme vb. gibi
bilincin öğelerini teşkil eden konuların pozitif bilimlerin yöntemleriyle
çalışılmasındaki zorluk, bu durumun başlıca nedeni olmuştur. Bugün psikoloji
artık bir yol ayrımındadır ve tercihini sosyal bilimden yana mı, yoksa pozitif
bilimden yana mı kullanacağına karar vermelidir. Bu karar, psikolojinin
bugününü ve yarınını şekillendirmede çok önemli bir yere sahip olacaktır. Bu
düşüncelerden hareketle mevcut çalışmada, psikolojinin kısa bir tarihsel arka
planı verilerek, psikolojinin günümüzde ve gelecekteki durumunun sosyal bilim
olarak mı yoksa pozitif bilim olarak mı şekillenmesi gerektiği tartışılacaktır.
When
the history of psychology is observed, it appears that psychology's identity of
being a science has been achieved through its connection with physics. Starting
from Müller, Helmholtz, Weber, Fechner, and finally, until Wundt, the basic
idea was to determine the physical laws of conscience. Underlying this thought
was the belief that Newton's laws could be applied to the fundamental issues
dealt with in philosophy. The discussion of the mind-body problem, which was
intended to solve whether the mind, a non-physical mechanism, interacts with
the body as a concrete mechanism, and how this interaction occurs, has long
been on the agenda in philosophy. The idea of explaining the spirit (mind)-body
problem of Descartes using the principles of physics has played an important
role in psychology's becoming a science. The shift of the psychology that came
out with this thought to the side of social science did not last long. The
difficulty in working with the methods of positive sciences, which constitute
conscience items such as sensation, perception, memory, learning,etc. has been
the main cause of this situation. Today, psychology is now at a crossroad and
should decide whether to favour social science or positive science. This
decision will have a very important place in shaping the present and future
situation of psychology. Moving on from these thoughts, this study will be
presenting a brief historical background of psychology and whether the present
and the future situation should be shaped as social science or as positive
science will be argued.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | March 20, 2019 |
Submission Date | May 23, 2018 |
Published in Issue | Year 2019 Volume: 21 Issue: 1 |
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial-NoDerivatives 4.0 International License.