Abstract
Lozan Barış Antlaşması, Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığını ve toprak
bütünlüğüne temel oluşturan en önemli uluslar arası hukuk belgesidir. Hem Birinci
Dünya Savaşı’nın, hem de sonrasında devam eden Türk Kurtuluş Savaşı’nın
sonuçlarını karara bağlamak üzere toplanan Lozan Konferansı, karşılıklı taleplerin
dile getirildiği bir ortam olması bakımından aslında bir pazarlık sürecidir.
Lozan Konferansı’nda yeni Türkiye Devleti’nin taleplerine karşılık, müttefik
devletlerin ve Yunanistan başta olmak üzere diğer devletlerin karşı talepleri
görüşme ve pazarlık konusu olmuştur. Bu görüşmeler Türkiye’yi temsil eden İsmet
Paşa’nın en başından beri sürdürdüğü dikkat ve özen sonucu eşitler arasında bir
görüşme ya da pazarlık olsa da Türkiye’nin taleplerini elde etme bakımından en
büyük zorluğu, çoğunlukla hali hazırda elde etmemiş olduğu noktalarda talepler dile
getirmesi olmuştur. Buna karşılık müttefikler açısından kendi talepleri, daha çok
hali hazırda elde tuttukları çıkarların ne kadarından vazgeçecekleri bağlamında
ileri sürülmüştür. Yeniden bir savaş çıkmasını her iki tarafın da istemediği bir
ortamda yürütülen görüşmelerde toprak, ayrıcalıklar, Osmanlı borçları, boğazların
askerden arındırılması gibi konular, başlıca tartışma alanlarını oluşturmakla
birlikte yılların biriktirdiği birçok irili ufaklı sorun da Lozan’da görüşülmüştür.
Lozan’da birkaç ay süren bir aranın da verildiği uzun görüşmeler sonucunda
ortaya çıkan uzlaşma bütünü, (antlaşma ve protokoller) günümüze kadar birçok
açıdan ele alınmış ve değerlendirilmiştir. Elde edilen sonucun taraflar açısından
başarı mı başarısızlık mı olduğu konusu da daha çok politik bir değerlendirmenin
parçası olarak gündeme gelmiştir. Elde edilen sonucun Türkiye açısından başarı mı,
başarısızlık mı olduğunu ölçme ve bunu belli bir zemine kavuşturma çabasının bir
sonucu olarak, bu makalede, konular bazında oluşturulan tablolar üzerinden, talep
edilenler/elde edilenler çerçevesi içinde bir değerlendirme yapılmaya çalışılmıştır.
Konular bazında hazırlanan tabloların yorumlanmasında her konunun eşit
ağırlık taşımadığı göz önünde bulundurularak Lozan Antlaşması ile Türkiye’nin
kazandıkları, talep edip de elde edemediği konular da düşünüldüğünde, bizi
“başarılı” olunduğu değerlendirmesine götüreceği sonucu elde edilmiştir.