Abstract
Osmanlı Devleti Birinci Dünya Savaşı’nda yenilmiş ve Mondros Mütarekesi’ni
imzalamasının ardından, toprakları İtilaf Devletleri tarafından işgal edilmiştir. Türk
milletinin işgale karşı yürüttüğü başarılı mücadeleden sonra, Mudanya Mütarekesi
imzalanmış ve Anadolu’daki sıcak çatışma sona ermiştir. Sonrasında ise bir barış
antlaşması yapılabilmesi için İsviçre’nin Lozan şehrinde konferans toplanmasına
karar verilmiştir. Konferansa katılacak heyet, Türklerin bağımsızlık mücadelesinin
hedefi olan Misak-ı Milli ilkelerini İtilaf Devletleri’ne kabul ettirebilmek amacıyla
Lozan’a doğru yola çıkmıştır. Türkiye’nin bu andan itibaren diplomatik faaliyetleri
de başlamıştır. 13 Kasım’da toplanması gereken konferans ertelenmesine karşın,
Türk heyeti geri dönmemiş ve Lozan Konferansı’nın toplandığı 22 Kasım’a kadar bu
durumdan lehine bir sonuç çıkarmak için çalışmıştır. Heyet başkanı İsmet Paşa
resmi ya da gayri resmi her türlü diplomatik girişimleri ve demeçleri sırasında,
Türklerin barıştan yana olduğunu, barış masasındaki görüşmelerde Türkler için
Misak-ı Milli belgesinin temel oluşturacağını söylemiştir. Lozan Konferansı
öncesinde yürütülen bu tür diplomatik faaliyetler, tarafların birbirlerini
tanımalarını sağlamıştır. Türkiye asla taviz vermeyeceği konuları duyurabilmiş ve
sergilediği barıştan yana tutumuyla, lehine bir kamuoyu yaratmaya çalışmıştır.