1960-1971 dönemi Türkiye’de yeni bir darbe tartışmalarının hiç eksik olmadığı bir süreçtir. 1961’den itibaren Türkiye yeni anayasanın oluşturduğu kurumlarla yönetilmeye başlamış, yapılan 1961 seçimlerinden sonra siyaset çeşitlenmiş, basında da çok seslilik hızla artmaya başlamıştı. Siyasi hayatın normalleşmesi beklenirken eski Demokrat Parti (DP)’nin devamı olduğu düşünülen partilere ve gazetelere yönelik sert söylemler, 1962’den itibaren yerini tehditlere ve korkutma çabalarına bırakmıştı. Adalet Partisi (AP)’nin genel merkezinin tahrip edilmesinden sonra bu partiye yakınlığıyla bilinen gazetelere yönelik bildiriler yayınlamak suretiyle hem onlar korkutulmaya hem de benzer görüşleri taşıyan kamuoyu sindirilmeye çalışılmıştı. Açıkça ölüm tehditleri taşıyan bu bildirilerin kaynağı bilinmezken dönemin hükümetlerinin de yeterli çabayı göstermemiş mesele Millet Meclisinde AP’li milletvekilleri tarafından gündemde tutulmaya çalışılmıştı. Kısa ve sert ifadelerle yazılan bildirilerle yeni bir askeri müdahalenin an meselesi olduğu mesajı verilmeye çalışılarak hedeflerindeki isimlerin pasifize olması istenmişti. Büyük çoğunluğu DP-AP çizgisine karşı yazılan bildirilerin kaynağı bulunmazken ve konunun son bildirinin yayınlandığı 1965’den sonra kapandığı düşünülmüş ancak Hava Kuvvetleri Komutanı İrfan Tansel’in bir açıklamasıyla tartışmaları yeniden başlamıştı. Tansel, en sık ve en sert bildirileri yayınlayan ve kendisine Milli Devrim Ordusu adını veren ekibin arkasında bazı Tabii Senatörlerin bulunduğunu iddia etmişti. Tansel’in açıklaması üzerine ilgili senatörler hakkında soruşturma açılmış, hedefteki isim olan Mucip Ataklı ve Tabii Senatörler, senatoda yaptıkları konuşmalarda kendilerinin 27 Mayıs hareketinin temsilcisi oldukları için hedef alındıklarını açıklamalarına karşın senato, ilgili senatörlerin dokunulmazlıklarını kaldırarak soruşturmanın önünü açmış, ancak Anayasa Mahkemesi bu işlemi uygunsuz bularak iptal etmişti. Böylece bildirilerle darbe tartışmaları sona ermiş ama on yıllık bir süreçte siyasileri, gazetecileri ve kamuoyunu korkutmak suretiyle yeni bir darbeye zemin hazırlamak isteyenler ortaya çıkarılmamış ve perde arkasında kalmaya devam etmişlerdi.
The period of 1960-1971 is a process in which discussions of a new coup in Turkey were never lacking. Starting from 1961, Turkey began to be governed by the institutions created by the new constitution, after the 1961 elections, politics diversified and polyphony began to increase rapidly in the press. While the normalization of political life was expected, harsh rhetoric towards parties and newspapers, which were thought to be the continuation of the old Democratic Party (DP), left its place to threats and intimidation efforts since 1962. After the headquarters of the Justice Party (AP) was destroyed, it was tried to both intimidate them and to intimidate the public with similar views by publishing leaflets on newspapers known to be close to the former DP. While the source of these declarations, which clearly carried death threats, was not known and it was understood that the governments of the period did not show enough effort, the issue was tried to be kept on the agenda by the EP deputies in the National Assembly. With the declarations written in short and harsh expressions, the message was tried to be given that a new military intervention was a matter of time, and the names of their targets were asked to be pacified. While the source of the declarations, most of which were written against the DP-AP line, was not found and it was thought that the issue was closed after 1965, when the last declaration was published, Air Force Commander İrfan Tansel re-started the discussions with a statement. Tansel claimed that some tabii senators were behind the team that issued the most frequent and harshest statements and called itself the National Revolutionary Army. Upon Tansel's statement, an investigation was launched against the relevant senators. Although the targeted name, Mucip Ataklı and Tabii Senators, declared that they were targeted because they were the representatives of the May 27 movement, the senate lifted the immunity of the relevant senators and paved the way for the investigation, but the Constitutional Court made this action inappropriate. found it and canceled it. Thus, the coup debates ended with the declarations, but those who wanted to prepare the ground for a new coup by scaring the politicians, journalists and the public in a ten-year period were not exposed and remained behind the scenes.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | May 1, 2022 |
Submission Date | September 13, 2021 |
Acceptance Date | December 21, 2021 |
Published in Issue | Year 2022 |
Journal of Atatürk Yolu is licensed under CC BY-NC-ND 4.0