Environmental Impact Assessment (EIA) refers to a process that must be carried out in accordance with the law before the implementation of an environmentally influential project. The decisions made at the end of this process are administrative acts. According to Article 125 of the Turkish Constitution, as a rule these decisions are subject to the supervision of the administrative judiciary.
Environmental Impact Assessment (EIA) report is a precondition for the applicability. Also, EIA report is an effective administrative decision that states that the project owner's project can be carried out in terms of environmental law. This decision will affect the permissions of the project and the project owner required from the competent authorities regarding the prospective project, as well as the people of the region where the project will be carried out. In accordance with the provision of Article 2 of the Turkish Administrative Judicial Proceedings Law, administrative act must violate an interest to have the capacity to file an action for annulment. A person or a legal person who is not interested in the project which has been informed about the EIA decision may file an annulment action about the decision. This is a necessity and result of “participation principle” in environmental law. In this study, it is aimed to discuss the approach of Turkish administrative jurisdiction to the subject.
environmental impact assessment right to sue standing to sue capacity to sue violation of legal interest
Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED), çevreye etkili bir projenin icrasından önce gerçekleştirilmesi yasa gereği zorunlu olan bir süreci ifade etmektedir. Bu süreç sonunda verilen kararlar idari işlem niteliğindedir. Anayasa’nın 125’inci maddesinde yer alan hüküm uyarınca, bu kararlar kural olarak idari yargının denetimine tabidir.
Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) raporları, projenin icra edilebilirliğinin ön koşulu olmakla birlikte, proje sahibinin projesinin çevre hukuku bakımından yürütülebilir olduğunu ifade eden icrai (etkili) bir idari karar niteliğindedir. Bu karar, proje ve proje sahibinin ileriye yönelik projesi ile ilgili yetkili idare/idarelerden alması gereken izinleri etkileyeceği gibi, projenin gerçekleştirileceği yöre halkını da etkilemektedir. İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2’nci maddesinde yer alan hüküm gereği, iptal davası açma ehliyetine sahip olmak için idari işlemin menfaat ihlaline neden olması gerekmektedir. Hakkında ÇED kararı verilen proje ile ilgisi olmayan bir kişi veya tüzel kişi de, kararın iptali davası açabilir. Bu durum çevre hukukunda “katılımcılık ilkesi”nin bir gereği ve sonucu olup, bu çalışmada idari yargının konuya yaklaşımının tartışılması amaçlanmaktadır.
Primary Language | English |
---|---|
Journal Section | Makaleler |
Authors | |
Publication Date | August 7, 2020 |
Published in Issue | Year 2020 Volume: 7 Issue: 7 |