Kentler insanların toplu olarak yaşama gereği ile ortaya çıkan en önemli yerleşim yerlerinden birini temsil etmektedir. Aynı zamanda diğer yerleşim yerlerine göre tarihsel açıdan oldukça genç olmalarına rağmen sürekli değişen ve gelişen, cazibeli bir yaşam alanı sunmalarından dolayı yoğun göç alarak her geçen gün kalabalıklaşmaktadır. Bu durum ile birlikte siyasal ve sosyal alanda yaşanan değişimlerin, ekonomik krizlerin ve kalkınmanın ortaya çıkardığı istihdam sorunlarının kente yansıması “kentsel yoksulluk” olarak karşımıza çıkmaktadır.
Yoksulluk kelimesiyle ilk temas edildiğinde akla ekonomik açıdan yoksulluk gelmesine rağmen kentsel yoksulluk en genel tanımıyla kentte yaşayan “insanların insan onuruna yaraşır şekilde hayatlarını sürdürememeleri” olarak tanımlanabilir. Diğer bir ifade ile kentte yaşayanların açlık, işsizlik, konut yetersizliği, sağlık problemleri ve diğer sosyal problemleri taşımaları anlamına gelmektedir. Bu sebeple kentsel yoksulluğu salt ekonomik bileşeni ile ele almak olanaksızdır. Ekonomik dezavantaj kentsel yaşam alanlarının tamamında dezavantajlı olmayı diğer bir ifade ile sosyal dışlanmayı da beraberinde getirmektedir. Sosyal dışlanma kavramı literatürde oldukça yeni yer alması nedeniyle tanımsal açıdan ele alınırken net bir kavrama ulaşmak mümkün değildir. Temel olarak ekonomik açıdan yoksulluk/yoksunluk tartışması yapılırken, sosyal dışlanma; aslında yoksulluğun beraberinde getirdiği politik, sosyal ve kültürel dışlanmışlık ile dezavantajlılık boyutlarının da ayrıca ele alınması gerektiği üzerinde durmaktadır. Bu anlamda genel bir tanım yapılacak olursa bireyin toplumla birlikte yaşamasını sağlayan en önemli sosyal haklardan mahrum kalması ya da mahrum bırakılması şeklinde ifade edilebilir.
Kentsel yoksulluğun en önemli tetikleyicilerinden birisi de hızlı kentleşme ve buna bağlı gelişen kentsel nüfus hareketleri yani göç kavramıdır. Kırdan kente göçün hızlanması ile beraber kentlerde başta ekonomik sorunlar ortaya çıkmış ardından, konut sorunları, istihdam sorunları ve işportacılık gibi atipik işlerde çalışma yani kayıt dışı istihdam giderek artmış ve beraberinde sosyal sorunların doğmasını da getirmiştir.
Tüm bu çerçeve dikkate alındığında çalışma, gündemdeki Covid-19 pandemisinin de etkileri göz önünde bulundurularak yoksulluk ve kent kavramlarının açıklanmasıyla başlayacak, göç, gecekondulaşma atipik sektörler ve mutlak ve göreceli yoksulluk kavramları ışığında kentsel yoksulluk kavramlarına ışık tutulacaktır. Bu kavramsal/kuramsal analizin ardından Türkiye’de kentleşme sorunlarına ve göç kavramının kentsel yoksulluk açısından nelere yol açtığı tartışılacaktır. Son olarak kentsel yoksulluğun ekonomik alt yapısının arkasındaki sosyal sorunlar incelenecek ve önemli bir kavram olan sosyal dışlanma olgusuna değinilecektir.
Literatür taraması yöntemi ile desenlenmiş olan çalışmanın önemi, kentleşme, göç ve dışlanma kavramları üzerinden kentsel yoksulluğun incelenerek aslında kenti geliştiren olguların beraberinde getirdiği bir sorun olan kentsel yoksulluk sorununa bu olgular bağlamında geliştireceği çözüm önerilerinde saklıdır. Zira günümüz literatüründe ve dünya gündeminde özellikle Covid-19 pandemisiyle de birlikte yoksulluk sorunu hala çözülemeyen ve çözülmesi gereken bir sorun alanı olarak görülmektedir.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Makaleler |
Authors | |
Publication Date | July 31, 2021 |
Published in Issue | Year 2021 Volume: 8 Issue: 3 |