Zihnî varlık problemi ontolojik ve epistemolojik yönleriyle birçok konuyla ilişkili olan çok boyutlu bir meseledir. Hem filozoflar hem de kelâmcılar problemi farklı yönleriyle ele almışlar ve aralarında tartışmışlardır. Bu tartışmalar kabul ve ret sadedinde zihnî varlıkla ilgili birtakım delillerin ve eleştirilerin ortaya çıkmasını sağlamıştır. Farklı konularla da ilişkilendirilen bu tartışmalar içerisinde özellikle ma‘dûmlara ilişkin bilginin zihnî varlığın ispatında kullanılması aynı zamanda ma‘dûma dair bilginin yerini tespit etmeye imkân vermiştir. Zira ma‘dûmun bilgiye konu olması bazı istisnalar hariç tutulacak olursa genel olarak kelâmcılar tarafından ittifak edilen bir husustur. Özellikle kelamın konusunun bilinenlere hasredilmesiyle beraber gelen süreç içerisinde mümkün olsun mümteni‘ olsun ma‘dûmların bilinebileceği âlimler tarafından kabul edilen bir husustur. Dolayısıyla ona dair bilginin nerede yer aldığı meselesi zihnî varlık tartışmalarının bir uzantısı olarak ortaya çıkmış olmaktadır. Bu bağlamda hem kelâmcılar hem de filozoflar benimsedikleri bilgi teorileri açısından ma‘dûm gibi nesnel dünyada olmayan ancak akledilebilen ya da hakkında yargıda bulunabilen veyahut tasavvur edilebilen bu kavramlara dair bilginin epistemolojik ve ontolojik olarak nerede olduğunu sorgulamışlar ve bu bilginin yerini belirlemeye çalışmışlardır. Bu çaba neticesinde ma‘dûmla ilgili bilginin yerinin zihin ve hâriç olmak üzere iki şekilde açıklandığı görülmüştür. Nesnel bir karşılığının olmaması sebebiyle ma‘dûmla ilgili bilgilerin yerinin zihin olduğunu iddia eden kelâmcılara karşılık olarak bu bilginin yerinin zihin değil dış dünya olduğu iddia edilmiştir. Onunla ilgili bilginin hâriçte olduğunu iddia edenler arasında da bir ittifak sağlanamamış, kimisi bu bilginin Eflâtûn’un idelerinde kimisi de faal akılda olduğunu iddia etmiştir. Ma‘dûma dair bilginin yerini zihne bağlayanlar arasında ise herhangi bir ihtilaf yaşanmamıştır. Buradan hareketle bu çalışmada esasen zihnî varlığın ispatı için ileri sürülen deliller ve bu delillere yönelik eleştirilerden yola çıkarak ma‘dûma dair bilginin yeri müteahhir dönem kelâmı açısından tespit edilmeye çalışılmıştır. Bu tartışmalar çerçevesinde taraflar belirtilerek muhaliflerin birbirlerine yönelik eleştirilerine de yer verilmiştir. Çünkü bu eleştirilerin mahiyeti, karşıt görüşte olanların ma‘dûma dair bilginin yeri hakkındaki düşüncelerini ortaya koyma açısından önem arz etmektedir. Çalışmanın kapsamı, zihnî varlığa dair tartışmaların müstakil bir başlık olarak Fahreddîn er-Râzî tarafından ortaya konulmasından hareketle Râzî ve sonrası bazı müteahhir dönem kelâmcıları ile sınırlandırılmıştır. Buna binaen çalışmada müteahhir dönem içerisinde söz konusu meseleye yer veren temsil gücü yüksek ve şöhret bulmuş temel kelâm metinleri ve bu temel metinlere yazılan öne çıkmış şerhler tercih edilmiştir.
The problem of mental existence is a multidimensional subject that is related to many issues with its ontological and epistemological aspects. Both philosophers and theologians have addressed this problem from different perspectives and have discussed it among themselves. These discussions have produced some evidence and criticisms about mental existence in terms of acceptance and rejection. In these discussions, which are also associated with different issues, the use of information about maʿdūm, particularly as evidence of mental existence, also helped pinpoint the place of the knowledge about maʿdūm. The fact that maʿdūm is the subject of knowledge is often a matter of consensus among theologians if some exceptions are disregarded. Particularly due to the extension of the subject of kalām to the known, it is a matter accepted by the scholars that maʿdūm can be known, whether it is mumkin (possible) or mumtani‘ (impossible). Therefore, the issue of where the information about it is located has emerged as an extension of the discussions on mental existence. In this context, in terms of epistemological theories they adopted, both theologians and philosophers have questioned the epistemological and ontological location of the knowledge of such concepts as ma'dūm, which hardly exist in the objective world but can be reasoned out or judged or imagined, and they have tried to determine the place of this knowledge. As a result of this effort, they have recognized that the place of knowledge about maʿdūm can be explained in two ways: the mind and outside world. In response to theologians, who claimed that the place of knowledge about maʿdūm is the mind, it has been claimed that the place of this knowledge is not the mind but the outside world. No consensus has been reached among those who claimed that the information was outside; some claimed that this information was in Plato's ideas, while others claimed that it was in the active mind. On the other hand, there has been no disagreement among those who considered the place of knowledge about maʿdūm as the mind. Based on this perspective, the present study tried to identify the place of information about maʿdūm, with a particular reference to the later kalām period, based on the evidence put forward to prove mental existence and the criticisms against such evidence. As a part of these discussions, the disputing parties were specified and the criticisms of the opponents towards each other were also included. This is because the nature of these criticisms is crucial as such criticisms are capable of revealing the opinions of those who have opposing views about the place of knowledge of maʿdūm. The scope of the present study was limited to Fakhr al-Dīn al-Rāzī and some later theologians as it was al-Rāzī, who brought mental existence up for discussion as a specific point of debate. Therefore, in the present study, the famous theological texts that are highly representative of mental existence in the late kalām period and prominent commentaries written on these basic texts were preferred.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Religion, Society and Culture Studies |
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | December 31, 2022 |
Submission Date | November 15, 2022 |
Published in Issue | Year 2022 Issue: 8 |
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial 4.0 International License.