This article addresses a written debate between Najm al-Dīn al-Kātibī (d. 675 AH/1277 AD) and Nasīr al-Dīn al-Ṭūsī (d. 672 AH/1274 AD) on the contingency argument, which is one of the most well-known proofs offered in history regarding the existence of God. According to thinkers before al-Kātibī, the contingency argument verifies the Necessary Being, and then it debunks the possibility of infinite regress. By “earlier thinkers,” al-Kātibī means especially Avicenna (d. 428 AH/1037 AD) and Fakhr al-Dīn al-Rāzī (d. 606/1210). According to al-Kātibī, the notion of the Necessary Being was proved through the contingency argument they put forward, but a careful examination of their arguments indicates that they presented no definitive proof refuting the notion of infinite regress. Therefore, according to al-Kātibī, what Avicenna and Fakhr al-Dīn al-Rāzī claimed to prove the impossibility of infinite regress through the contingency argument is not valid. As al-Ṭūsī responded to al-Kātibī’s objections, a debate consisting of three letters from each side emerged between them. At the end of the debate, al-Kātibī found al-Ṭūsī’s explanations reasonable, and he admitted that they were correct. However, the parties did not mention the agreed version of the argument at the end of the debate. For this reason, I added this agreed argument at the end of this study in accordance with the parties’ declarations. The purpose of the present study is to analyse this debate in its natural order and to eliminate technical ambiguities it involves, defending Avicenna’s, al-Rāzī’s, and al-Ṭūsī’s philosophical position in the contingency argument about proving the impossibility of infinite regress through the argument. On the other hand, this debate is an epitome of the classical debate tradition. It is also significant in the sense that it reveals one of the best examples of the interdisciplinary discussion between kalām and philosophical schools, and the application of classical logic to theoretical disciplines. As a result of our analyses of the debate, we have concluded that the objections brought by al-Kātibī against the contingency argument in parallel with the conclusion of the debate accepted by the parties, maintain the contingency argument. According to this conclusion, the contingency argument is a proof which invalidates infinite regress while proving the existence of the Necessary Being.
Bu makale, Necmeddin Kātibī (ö. 675/1277) ve Nasreddin Ṭūsī (ö. 672/1274) arasında, Tanrı’nın varlığı hakkında tarihte getirilen en meşhur delillerden biri olan imkân delili hususunda gerçekleşen yazılı bir münâzarayı ele almaktadır. Kātibī’den önceki düşünürlere göre imkân delili, Zorunlu Varlık’ı kanıtladıktan sonra teselsülün imkânını da çürütmektedir. Kātibī’nin önceki düşünürlerden kastı özellikle İbn Sīnā (ö. 428/1037) ve Fahreddin Rāzī’dir (ö. 606/1210). Kātibī’ye göre onların ortaya koyduğu imkân delili Zorunlu Varlık’ı ispatlamaktadır; fakat argümanlar üzerinde dikkatli bir inceleme, onların teselsülü iptal etmek hususunda kesin bir kanıt ortaya koyamadıklarını göstermektedir. Bu yüzden Kātibī’ye göre onların imkân delili aracılığıyla teselsülün imkansızlığını ispat ettiklerine dair iddiaları geçerli değildir. Ṭūsī’nin Kātibī’nin bu itirazlarına cevap vermesiyle, aralarında üçer mektuptan oluşan bir münâzara başlar. Tartışmanın sonunda Kātibī, Ṭūsī’nin açıklamalarını mâkul bulur ve doğruluklarını itiraf eder. Fakat tartışmanın sonunda taraflar, argümanın uzlaşılan versiyonunu yeniden zikretmezler. Bu sebeple, tarafların beyanları çerçevesinde uzlaşılan argümanı bu çalışmanın son kısmına ekledik. Elinizdeki çalışmanın amacı sözü geçen münâzarayı doğal düzeni içerisinde analiz etmek, içerdiği teknik kapalılıkları gidermek ve İbn Sīnā, Fahreddin Rāzī ve Nasreddin Ṭūsī’nin imkân delili aracılığıyla teselsülün imkansızlığını kanıtlama hususundaki felsefî pozisyonlarını savunmaktır. Diğer taraftan bu tartışma, klasik münâzara geleneğinin somut bir örneği olması ve kelam ile felsefe okulları arasındaki disiplinlerarası tartışma geleneğini ve klasik mantığın teorik disiplinlere uygulanışını en güzel yansıtan örneklerden biri olması sebebiyle önemlidir. Münâzaraya dair analizlerimiz neticesinde münâzaranın taraflarca da kabul edilen sonucuna paralel olarak Kātibī’nin imkân deliline karşı getirdiği itirazların imkân deliline zarar vermediği sonucuna ulaşılmıştır. Bu sonuca göre imkân delili, Zorunlu Varlık’ın varlığını ispatlamasının yanında teselsülün imkansızlığını da kanıtlayan bir delildir.
Primary Language | English |
---|---|
Subjects | Islamic Philosophy |
Journal Section | Research Article |
Authors | |
Publication Date | May 31, 2024 |
Published in Issue | Year 2024 Volume: 65 Issue: 1 |
AUIFD is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial 4.0 International License.