Dünyanın birçok ülkesindeki düzenli ordularda, zorunlu askerlik hizmeti erkek nüfusa yöneliktir. Kadınlar için düzenli orduda askerliğin zorunlu olduğu ülkelerin sayısı azdır. Bu çalışma, erken Cumhuriyet döneminde gündeme gelen ancak uygulamaya sokulamayan kadınların zorunlu askerlik hizmeti tartışmaları üzerine odaklanmıştır. Bu tartışmalar aslında kadının kamusal alandaki yeri, Batı’dan alınan bir takım modern kadın imgelerinin iç içe geçmesi ve “Türk kadını nasıl olmalıdır?” tartışmalarının da bir parçasıdır. Bu tartışmaları tek parti dönemi içinde ikiye ayırmak gerekmektedir. Türk kadınına seçme ve seçilme hakkının tanındığı 1923-1935 arası dönemde söz konusu tartışmanın, eşit vatandaşlık kavramı üzerinden “erkekler ne yapıyorsa kadınlar da onu yapabilir” bakış açısı üzerinden yürütüldüğü görülür. Modern Türkiye’de kamusal alanda kadın erkek eşitliğini kapsayan eğitim hakkı, seçme ve seçilme hakkı, eşit koşullarda çalışma hakkı gibi konuların yanında zorunlu askerlik konusu da tartışılmıştır. 1935 sonrası ise bu tartışmalar aniden yok olmuş, hatta bu hakların kazanılmasında büyük katkı sağlayan Kadınlar Birliği kapatılmış ve Türk kadınına ataerkil yapı içinde yeni iş bölümünde “iyi eş”, “iyi anne” rolü verilmiştir. Kadınlar bu dönemde artık kamusal alanda “kadın asker” idealinden “asker yetiştiren anne”, “ideal eş” konumuna geçmişlerdir. İkinci Dünya Savaşı’nın doğurduğu savaş tehdidinin bir sonucu olarak 1939 tarihli seferlik kanunu kapsamında gerekirse kadınlar dahil tüm vatandaşların askerlik görevi ile cepheye çağırılması söz konusu olmuştur. Savaş sonrası dönemin eğitim politikalarında, orta öğretimde askerlik derslerinin ve üniversiteli kadınlara askerî eğitim içeren kursların varlığı dikkat çekmektedir. Deniz Kandiyoti’nin “ataerkil pazarlık” kavramı üzerinden tarihsel süreçte “kadın-asker” söyleminin “asker-annesi” söylemine dönüşmesi süreci birincil ve ikincil kaynaklar kullanılarak ele alınmıştır.
In regular armies in many countries of the world, compulsory military service is for the male population. The number of countries where military service is compulsory for women in the regular army is few. This study focuses on the debates on the compulsory military service of women, which came to the fore in the early Republican period but could not be put into practice. These discussions are actually the place of women in the public sphere, the intertwining of some images of modern women from the West, and the question "How should a Turkish woman be?" is also part of the discussion. It is necessary to divide these discussions into two within the single-party period. In the period between 1923 and 1935, when Turkish women were given the right to vote and be elected, it is seen that the discussion in question was carried out over the concept of equal citizenship, from the perspective of "women can do what men do". In modern Turkey, besides the issues such as the right to education, the right to vote and the right to be elected, the right to work under equal conditions, which cover the equality of women and men in the public sphere, the issue of compulsory military service is also discussed. After 1935, these discussions suddenly disappeared, even the Women's Union, which contributed greatly to the acquisition of these rights, was abolished and Turkish women were given the role of "good wife" and "good mother" in the new division of labor within the patriarchal structure. In this period, women have passed from the ideal of "women soldier" to "mother who raises soldiers" and "ideal wife" in the public sphere. As a result of the war threat posed by the Second World War, all citizens, including women, were called to the front for military service, if necessary, within the scope of the 1939 expedition law. In the education policies of the post-war period, the presence of military courses in secondary education and military training courses for university women draws attention. The process of transforming women-soldier rhetoric into soldier-mother in the historical process through the concept of patriarchal bargaining by Deniz Kandiyoti will be discussed using primary and secondary resources.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Research Article |
Authors | |
Publication Date | January 1, 2022 |
Submission Date | November 8, 2021 |
Acceptance Date | December 21, 2021 |
Published in Issue | Year 2022 Issue: 23 |