(Bu makale 30-12-2022 tarihinde geri çekildi)
Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra 1990'lar boyunca iç sorunların çözümüne odaklandığından Rusya Federasyonu, başta Orta Doğu olmak üzere küresel etkinlik ve iddialarını politik gündemine alamamıştır. Hatta dağılan Varşova Paktı üyeleri ile bazı eski Sovyet cumhuriyetlerinin, bir kısmı üyelikle sonuçlanan NATO ve AB ile yakın ilişkilerine etkili bir şekilde tepki gösterememiştir. 2000'de Putin'in başkanlığıyla birlikte, önce iç sorunlar, bir anlamda merkezileştirme yöntemleriyle çözüm yoluna konulmuştur. 11 Eylül 2001 şartlarının avantajları da kullanılarak "Yakın Çevre Politikası" çerçevesinde eski Sovyet cumhuriyetlerindeki etkinliğini güçlendirmiştir. 2000'lerle birlikte yeniden süper güce dönüşüm stratejileri uygulanmaya başlanmıştır.
2008 Gürcistan müdahalesi ve 2014 Ukrayna krizi sonucu Kırım'ın ilhak edilmesi, bu dönüşüm sürecinin somut aşamalarıdır. Böylece Moskova yönetimi, bölgesel hatta bölge dışı politikalarda dikkate alınması gereken bir aktör olduğunu ortaya koymuştur. Bunun bir sonraki aşaması ise küresel rekabet alanları olup bu bağlamda Orta Doğu'da Sovyet döneminden kalan fakat dağılma sonrasında oldukça pasifleşen ilişkiler yeniden canlandırılmaya başlanmıştır. 2011'deki gelişmelerle başlayan Arap Baharı süreci, büyük bir fırsat olarak değerlendirilmiş başta Suriye olmak üzere Mısır, Irak, Libya, Körfez ülkeleriyle yakın ilişkiler kurulmuş, etkinlik alanları oluşturulmuştur.
Makalede her bir bölge ülkesiyle ilişkilerin ayrıntısına girilmeden, Putin'in Orta Doğu'da yeniden etkinlik kurma politikası değerlendirilmektedir. Yakın çevrede nüfuzunu tahkimden sonra Orta Doğu'da siyasi, askeri ve ekonomik etkinliğini geliştirmesi, yeni üsler kurması, vekâlet savaşları veya doğrudan müdahalelerle yeni dönemin belirleyici aktörleri arasına girmesi, öncelikle Sovyet sonrası Avrasyacı yaklaşımın genişletilmesi olarak değerlendirilmektedir. Jeopolitik avantajlarını bu süreçte ustaca kullanan Putin Rusyasının stratejik dönüşümü, Realist büyük güç politikasını yeniden gündeme getirdiği sonucuna varılmaktadır.
(Bu makale 30-12-2022 tarihinde geri çekildi)
Since the dissolution of the Soviet Union, the Russian Federation was unable to put its global activities and claims on its political agenda, especially in the Middle East, as it focused on the solution of internal problems throught the 1990s. It did not even react effectively to the policies of the disintegrated Warsaw Pact and some former Soviet republics away from Moscow. We see that Putin effectively opposes the relations of such countries, which were previously in the Socialist bloc, resulting in membership to NATO or the EU. In 2000, with Putin's presidency, internal problems were first put into solution by means of centralization. By using the advantages of the conditions of September 11, 2001, it strengthened its effectiveness in the former Soviet republics within the framework of "Near Environment Policy". In a sense, with the 2000s, strategies for transforming into superpower started again.
The 2008 Georgian intervention and the annexation of Crimea as a result of the 2014 Urkainian crisis are the concrete stages of this transformation process. Thus, the Moscow administration has revealed that it is an actor to be considered in regional and even global policies. The next stage of this strategy was global competition areas. In this context, the relations inherited from the Soviet era in the Middle Easet, which became highly passive after the disintegration, started to be revived. The Arab Spring process which started in 2011, was considered as a great opportinity, close relations were established with Syria, Egyp, Iraq, Libya and Gulf countries, and activity areas were established.
The article evaluates Putin's policy of re-establishing activity in the Middle East without going into details of the relations with each country. After strengthening its influence in the near environment, it is primarily considered as the expansion of the post-Soviet Eurasian approach to the development of its political, military and economic activity in the Middle East, establishment of new bases, proxy wars or direct interventions and becoming among the determining actors of the new era. It is concluded that the strategic transformtion of Putin Russia, which skillfully uses its geopolitical advantages in this process, brought the Realist great power policy back on the agenda.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | International Relations |
Journal Section | Makaleler |
Authors | |
Publication Date | December 30, 2022 |
Submission Date | August 11, 2022 |
Published in Issue | Year 2022 Volume: 6 Issue: 2 |