Yugoslavya kuruluşundan itibaren kendine has yapısıyla,
Soğuk Savaş döneminde her iki kutba da mesafeli duruşuyla ve Bağlantısızlar
hareketinin öncü aktörü olmasıyla uluslararası ilişkilerin en ilgi çekici
devletlerinden biri olmuştur. Fakat Soğuk Savaş sonrası hızla parçalanma
sürecine giren Yugoslavya, 20. yüzyılın en büyük insani trajedilerinden birine
ev sahipliği yapmıştır. Yugoslavya’nın dağılmasıyla ilgili farklı görüşler
ortaya çıkmıştır. Kabaca, Yugoslavya’nın dağılmasıyla ilgili görüşler; ekonomik
sebepler, tarihsel etnik nefret, milliyetçilik, kültürel sebepler, uluslararası
politik sebepler, önemli siyasi figürlerin ortaya çıkışı ve kayboluşu ve
imparatorluğun düşüşü yaklaşımı olarak sınıflandırılmaktadır. Bu görüşler
içerisinde milliyetçiliğe yapılan vurgu ön plana çıksa da Yugoslavya’daki
etno-milliyetçi akımların neden daha önce parçalanmaya sebep olmadığı ve
etno-milliyetçiliğin yükselmesini etkileyen faktörlerin neler olabileceği
önemli sorular olarak ön plana çıkmaktadır. Ayrıca kuruluş aşamasında Güney
Slavların bir araya gelmesi gibi yine milliyetçi bir idealle inşa edilen Yugoslavya’nın
farklı milliyetçi akımlar tarafından nasıl parçalandığı Yugoslavya’da yaşanan
dönüşüm açısından önemli bir sorudur. Bu yüzden Yugoslavya’daki milliyetçi
akımların yükselmesine sebep olan gelişmeleri tetikleyen olgu önemli bir konuma
gelmektedir. Bu bağlamda da milliyetçilikle ekonomi arasındaki ilişkiye
odaklanan Michael Hechter’in dahili sömürgecilik kavramı ön plana çıkmaktadır.
Milliyet ve milliyetçilik gibi kavramları modern kavramlar olarak gören Hechter
için milliyetçilik ile ekonomi arasında doğrudan bir ilişki bulunmaktadır. Hechter’a göre çoğu modern devlet en az iki veya daha
fazla farklı kültürel gruptan oluşur. Modern devlette refah farklı bölgeler ve
farklı kültürel gruplar arasında eşit dağılırsa ortak bir ulus kimliğinin
inşası kolaylaşmaktadır. Fakat eğer refah, bölgeler arasında eşit dağıtılmamış
ise etnik gruplar, siyasal süreçlerde daha baskın olur. Bu süreç
etno-milliyetçi eğilimleri kuvvetlendirir ve etnik kimlikler, tek bir devlet
çatısı altında dahi olsalar önemini korumaya devam eder. Hetcher’ın
milliyetçilik yaklaşımı, hem Yugoslavya’nın kuruluşu sonrası neden ortak bir
Yugoslav kimliğinin inşa edilemediğini hem de 1980’ler sonrası meydana gelen
ekonomik sorunların Yugoslavya içindeki etno-milliyetçi kimlikleri nasıl
kuvvetlendirdiğini göstermesi açısından önemlidir. Tarihsel olarak Yugoslavya
içindeki farklı cumhuriyetler arasındaki ekonomik farklılıklar, ortak bir
Yugoslav kimliğinin kuruluşunu engellemiş ve bu farklılıklar, etnik kimliklerin
önemlerini korumasıyla sonuçlanmıştır. Bunun yanı sıra 1970’lerde görünür
olmaya başlayan ekonomik problemler 1980 sonrası daha da ön plana çıkmıştır.
Ayrıca Tito gibi Yugoslavya adına birleştirici bir figürün de ölmesi ülke
içerisindeki sorunları daha da körüklemiştir. Fakat 1980’lerde iyice artan
ekonomik sorunlar, farklı kimliklerin kendi milliyetçiliklerini takip
etmeleriyle sonuçlanmış ve artan etno-milliyetçi akımlar, Yugoslavya’nın
dağılmasının en önemli sebebi olmuştur. Bir başka ifadeyle, Hechter’in
yaklaşımına uygun olarak 1980 sonrası iyice belirginleşen dış borç, işsizlik,
enflasyon gibi ekonomik sorunlar derinleştikçe cumhuriyetler arasındaki ekonomik
farklılıklar daha da derinleşmiş, bunun sonucunda etnik milliyetçilikler
yeniden inşa edilmiş ve dışlayıcı etnik kimlikler, Yugoslavya’nın dağılmasına
sebep olmuştur.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | AÇIK ERİŞİM POLİTİKASI |
Authors | |
Publication Date | July 30, 2018 |
Published in Issue | Year 2018 Volume: 7 Issue: 14 |