Life in grave is a temporary stage that
people spend between the physical and spiritual worlds after their death and
has been named "grave life" or "world of Barzakh". In the
Holy Qur'an, both of the words grave and Barzakh has been used. For all that,
to live grave in grave, it isn't necessary for a person to be put in a grave
physically, he will eventually pass this stage. As it isn't necessary for a
part of body to alive or solid, people whose body was split, smashed, burnt,
mingled into air even eaten by wild animals will suffer or be awarded. The main
subject is not the presence of grave punishment, the subject is how it is.
While some ulama claim that grave punishment will be physically some of them
stated that iy should be spiritually. Besides those, it was also stated that
grave punishment will be suffered both physically and spiritually. On this
point, the fact how punishment of award will be of body or Nafs constitutes the
main topic. According to some ulama, Almighty Allah resusciates the individual
until the end of judgement, and than makes all parts of his body suffer or
awards him. According to others, on the other side, all of those will be
towards the human spirit and Nafs. This matter has also been point at issue
among sects, evidences have been set forth and convictions have been put forth.
In this article of ours, we will try to put forth the difference of ideas
between Ash'ari, al-Maturidi and Mu'tazila and will try to interpret the
evidences.
Kabir hayatı insanların ölümünden sonra
dünya ve ahiret âlemi arasında geçici bir süre devam ettirdikleri devre olup
“kabir hayatı” veya “berzah âlemi” şeklinde isimlendirilmiştir. Kur’an-ı
Kerim’de hem kabir hem de berzah kelimesi kullanılmıştır. Bununla birlikte kişinin kabir hayatı yaşaması için mutlaka bir mezara
konulması şart olmayıp hangi şekilde olursa olsun kişi bu evreden geçecektir.
Bu esnada vücudun bütün uzuvlarının canlı ve sağlam olması gerekmediği gibi
vücudu parçalanmış, yanmış, havaya karışmış, küllere dönmüş, vahşi hayvanlara
yem olmuş kişiler dahi ya azab görecek ya da nimete nail olacaklardır. Asıl
tartışılan konu kabir azabının varlığı değil nasıl olduğu ile ilgilidir. Bir
kısım alimler kabir azabının bedenen olacağını iddia ederken diğer bir kısmı
bunun sadece ruhen olması gerektiğini söylemişlerdir. Bunun yanında kabir
azabının hem bedenen hem de ruhen olacağını öne sürenler de olmuştur. Burada
azab veya nimetin bedene mi yoksa nefse mi yönelik olacağı sorusu asıl meseleyi
oluşturmaktadır. Zira Ehl-i Sünnetin çoğunluğu kabir azabının hem beden hem de
ruh ile olacağını belirtirken, Selefiyyenin bir kısmı bunun sadece bedenle
olduğunu, İbn Hazm ve İbn Kayyım gibi kişilerin oluşturduğu diğer bir kısım ise
bu azabın sadece ruha yönelik olduğunu iddia etmişlerdir. Mu’tezile’den
Zemahşerî ve Dırar b. Amr’a göre ise kabir azabı zaten yoktur. Neticede kimi âlimlere göre Yüce Allah kabirdeki sorgunun bitimine kadar kişiyi
diriltir, sonra da vücudunun bütün azalarına azap ya da nimeti tattırır. Diğerlerine
göre ise bütün bunlar nefs-i natıkaya yönelik olacaktır. Bu sorun mezhepler
arasında da tartışma konusu olmuş, deliller öne sürülmüş ve kanaatler ortaya
konulmuştur. Bu makalemizde Eş’arî, Maturidî ve Mu’tezile arasındaki fikir
farklılığını ortaya koyup delilleri değerlendirmeye çalışacağız.
Subjects | Religious Studies |
---|---|
Journal Section | Makaleler |
Authors | |
Publication Date | December 29, 2017 |
Acceptance Date | October 27, 2017 |
Published in Issue | Year 2017 Volume: 1 Issue: 2 |