Postprandial glucose rises as a natural process after digestion of rapidly hydrolyzable carbohydrates, such as soluble starch, or soluble sugars found in foods, such as glucose, fructose and sucrose. The ability of foods to induce postprandial insulin release is associated with the prevention and management of weight gain, hyperlipidemia, and type 2 diabetes. It is also thought that long-term exposure to high insulin concentrations may be associated with an increased risk of cancer. The insulinogenic effect of foods is commonly estimated by the glycemic index (GI). Glycemic index is a concept that means the percentage expression of the plasma glucose increase area created by a test food containing 50 g of carbohydrates consumed by the same individual within 2 hours, compared to the plasma glucose increase area created by a reference food (glucose or white bread) containing the same amount of carbohydrates. Glycemic load (GL) was used for the first time in 1997 as an indicator of the glucose response and insulin requirement created by a portion of food. Glycemic load, a concept that evaluates both the quality of the carbohydrate-containing food (glycemic index) and the amount consumed (weight), is considered a good measure of the effect of the food on postprandial insulin release. Addressing the postprandial glycemic response is important to prevent sudden increases in plasma glucose levels, especially for diabetic patients. Even in healthy individuals, excessive postprandial hyperglycemic state can cause glycative stress. Glycative stress is one of the risk factors of aging and has been implicated as a cause of progression of skin aging, diabetic complications, osteoporosis and dementia. One of the factors that increase glycative stress is a persistent hyperglycemic state. The easiest way to prevent hyperglycemia is to keep the plasma glucose level within the normal range. Knowing the factors affecting postprandial plasma glucose will help in controlling hyperglycemia and developing new strategies for individuals.
Postprandiyal glikoz, çözünür nişasta gibi hızla hidrolize olabilen karbonhidratların veya glikoz, früktoz ve sükroz gibi besinlerde bulunan çözünebilir şekerlerin sindiriminden sonra doğal bir süreç olarak yükselir. Yiyeceklerin postprandiyal insülin salınımını indükleme yeteneği, ağırlık kazanımı, hiperlipidemi ve tip 2 diyabetin önlenmesi ve yönetimi ile ilişkilidir. Ayrıca yüksek insülin konsantrasyonlarına uzun süreli maruz kalmanın artmış kanser riski ile de ilişkili olabileceği düşünülmektedir. Besinlerin insülinojenik etkisi, yaygın olarak glisemik indeks (Gİ) ile tahmin edilmektedir. Glisemik indeks, aynı birey tarafından tüketilen ve 50 g karbonhidrat içeren bir test besininin 2 saat içerisinde oluşturduğu plazma glikoz artış alanının, aynı miktarda karbonhidrat içeren referans besinin (glikoz veya beyaz ekmek) oluşturduğu plazma glikoz artış alanına göre yüzde olarak ifadesi anlamına gelen bir kavramdır. Glisemik yük (GY) ise ilk kez 1997 yılında, bir porsiyon besin tarafından oluşturulan glukoz yanıtın ve insülin gereksinmesinin göstergesi olarak kullanılmıştır. Hem karbonhidrat içeren besinin kalitesini (glisemik indeks) hem de tüketilen miktarını (ağırlığını) birlikte değerlendiren bir kavram olan glisemik yük, besinin postprandiyal insülin salınımı üzerindeki etkisini gösteren iyi bir ölçüt olarak kabul edilmektedir. Postprandiyal glisemik yanıtın ele alınması, özellikle diyabet hastaları için plazma glikoz seviyesinin ani yükselişini önleyebilmek adına önemlidir. Sağlıklı bireylerde bile, aşırı postprandiyal hiperglisemik durum, glikatif strese neden olabilmektedir. Glikatif stres, yaşlanmanın risk faktörlerinden biridir ve cilt yaşlanması, diyabetik komplikasyonlar, osteoporoz ve demansın ilerlemesinin bir nedeni olarak gösterilmektedir. Glikatif stresi yükselten faktörlerden biri de kalıcı hiperglisemik durumdur. Hiperglisemiyi önlemenin en kolay yolu, plazma glikoz düzeyini normal aralıkta tutabilmektir. Postprandiyal plazma glikozunu etkileyen faktörlerin bilinmesi hiperglisemiyi kontrol altına alabilme ve bireylere yönelik yeni stratejiler geliştirilmede yardımcı olacaktır.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Nutritional Science |
Journal Section | Reviews |
Authors | |
Publication Date | August 29, 2024 |
Submission Date | February 20, 2024 |
Acceptance Date | June 4, 2024 |
Published in Issue | Year 2024 Volume: 9 Issue: 2 |