Trablusgarp Harbi’nden itibaren neredeyse kesintisiz süren savaşların bıraktığı yıkıntı üzerine kurulan Türkiye Cumhuriyeti’ni, Osmanlı’dan miras kalan jeopolitik tehditlerle baş edebilmekte eldeki kısıtlı imkânlarla mütevazı dahi olsa bir donanma kurulması gerekliliğiyle karşı karşıya bırakmıştı. Yeni bir deniz gücünün kurulmasında uzun süredir atıl vaziyette limanlarda kıçtankara edilen, harekât kabiliyetinden yoksun eldeki köhne harp gemilerinin geniş ölçekli onarımının yanında, bir donanma programına da acil bir ihtiyaç duyulmuştu. Bu programın içeriğinin belirlenmesinde, Osmanlı’dan beri gelen ve Cumhuriyet Dönemi’nde de nükseden denizciler ve karacılar arasındaki rekabet kendini göstermişti. Ne var ki İstiklal Harbi’nden muzaffer çıkan karacılar, silahlı kuvvetler modernizasyonunu noktasında yegâne yetkili merci olmuş ve donanma programını da kendi ihtiyaçlarına göre belirlemişti. Böylelikle Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa’nın (Çakmak) savunduğu, kıyı savunma odaklı denizaltı ve hafif unsurlardan oluşan ve ordunun denizdeki bir uzantısı olarak görülen, sınırlı bir donanma programına yeşil ışık yakılmıştı. Nihayetinde Türk Donanması’na Almanların paravan firması üzerinden Hollanda’daki Feijenoord Tersanesi'nde inşa edilen Birinci İnönü ve İkinci İnönü denizaltıları alınmıştı. Bu girişim Türk denizaltıcılığının nüvesini teşkil eden kayda değer bir atılım olsa da büyük resimde karacı odaklı bir bakış açısının ürünüydü. Bu çalışmada donanmadaki güç mücadelesi bağlamında Birinci İnönü ve İkinci İnönü denizaltının alım, inşa ve teslim süreci ele alınmıştır.
Türk Donanması Birinci İnönü ve İkinci İnönü Denizaltıları Feijenoord Tersanesi Türk-Alman İlişkileri
Founded over the ruins from the continuous wars since the Tripoli War, the newly established Republic of Turkey faced the necessity of setting up a navy, however modest, to cope with geopolitical threats inherited from the Ottoman Empire. The establishment of a new sea power required an urgent need for a naval armaments program, as well as a large-scale renovation and modernization of outdated warships that had long been idling in ports and lacked operational capability. In determining the content of this program, the rivalry between naval and land forces had manifested itself during the Ottoman Empire and recurred in the Republican Era. However, the army, which emerged victorious from the War of Independence, became the sole authority in the modernization of the armed forces and determined the naval program in accordance with their own needs. Thus, defended by the General Chief of Staff, Fevzi Pasha (Çakmak), the green light was given to a limited naval program, which consisted of coastal defense-oriented submarines and small ships, and was considered an extension of the army at sea. Ultimately, the 1st and 2nd İnonu submarines, which were built by the Feijenoord Shipyard in the Netherlands, were commissioned by the Turkish Navy through a German front company. Although this initiative was a remarkable breakthrough that comprised of the core of Turkish submarine force, it was the product of a land forces-oriented perspective in the big picture. In this study, the procurement, construction and delivery processes of the 1st and 2nd İnonu submarines are discussed in the context of the power struggle in the Navy.
Turkish Navy 1st Inonu and 2nd Inonu Submarines Feijenoord Shipyard Turkish-German Relations Turkish Navy, 1st Inonu and 2nd Inonu Submarines, Feijenoord Shipyard, Turkish-German Relations
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | May 27, 2022 |
Published in Issue | Year 2022 Volume: 20 Issue: 32 |