Orta Doğu’da on yıllardır süren gerginlik birçok ülkeyi paramparça hale getirmiştir. Bu gerginlik kapsamında İsrail ve Birleşik Arap Emirlikleri arasında bir savaş veya çatışma olmamasına rağmen, Amerika Birleşik Devletleri, İsrail ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin ortak deklarasyonu olan İbrahim Anlaşması imzalanmıştır. Bölgede tam bir barış ve istikrar için ise Filistin-İsrail sorununun çözülmesi hayati öneme sahiptir. Amerika Birleşik Devletleri ile İsrail’in, bölgede etkili olma potansiyeline sahip diğer ülkelerin aleyhine olacak şekilde, Amerika’nın bölgesel çıkarları ve İsrail’in güvenliğini sağlamaya dayalı uzun bir iş birliği geçmişleri bulunmaktadır. Son on yılda Orta Doğu’daki jeopolitik değişimler Arap monarşilerinin tehdit algılarını değiştirmiştir. Bağımsız bir Filistin kurma yönündeki destek ise giderek azalmıştır, çünkü bu konu yükselen bölgesel güçlerden kaynaklanan gerçek ve acil tehditlerden bir sapma olarak görülmektedir. Körfez ülkeleri kendilerini Filistin’in Arap koruyucuları olarak gösterseler de “her koyun kendi bacağından asılır” yönünde açık bir irade sergilemektedirler. Amerika Birleşik Devletleri’nin bölge barışına desteği, tehdit olarak gördüğü Çin’in bölgesel ilgisi sonrası artmıştır. Ancak uzun vadeli barış, sorunun esas kaynağı olan Filistin sorunu çözülmeden sağlanamaz. Benzer şekilde Filistin'in çıkarlarına aykırı olacağı düşüncesiyle, Türkiye ve İran gibi ülkeler de İsrail ile Arap ülkeleri arasında normalleşmeye karşı çıkmaktadırlar. İbrahim Anlaşmalarının zamanlama, uluslararası toplumla çelişme ve iki devletli çözümü reddetme gibi zayıflıkları bulunmaktadır.
Decades of tensions in the Middle East have left many regional countries in tatters. The Abraham Accords – a joint declaration of the United States, Israel, and the United Arab Emirates, was signed alongside a peace agreement, although there has never been a state of war or conflict between Israel and the UAE. To achieve full peace and stability in the region, the resolution of the Palestine-Israeli conflict is vital. The United States and Israel have a long history of cooperation in the maintenance of the security of Israel that ensures the protection of US interests to the detriment of other regional powers that may have the potential to become influential in the region, and that ignore Western interests. Geopolitical changes in the Middle East over the last decade have altered the threat perspective of the Arab monarchies. Support for the creation of an independent Palestine has diminished as the issue has started to be seen as a distraction from the real and immediate threats from emerging regional powers. Although the Gulf nations may wish to present themselves as the Arab protector of Palestine, they clarify that “every tub must stand on its own bottom.” The US support of a peaceful environment was a result of the Chinese presence in the region, which the former perceived as a threat to its hegemony. However, long-term peace cannot be achieved without taking into account the Palestinian issue, as the primary conflict. In the same vein, countries such as Iran and Turkey did not welcome the normalization situation between Israel and the Arab states due to the ignorance of the Palestinians’ interests. There are weaknesses of the Accords perhaps due to its impatient timing, and its contradiction with the international community, such as the UN, and its disregard of the two-state solution.
Primary Language | English |
---|---|
Subjects | International Relations, Regional Studies |
Journal Section | Review essays |
Authors | |
Publication Date | June 30, 2021 |
Published in Issue | Year 2021 Volume: 3 Issue: 1 |