Bu makale Orhan Pamuk’un Kar romanından hareketle çağdaş Türk romanında din ve siyaset ilişkisine odaklanmıştır. Çalışma, Türkiye’nin yakın dönemdeki dini ve siyasi tartışmalarına edebi bir kurgu ile yaklaşan Kar’da din-siyaset ilişkilerinin nasıl bir paradigma üzerine oturduğunu ve bu çerçevede Türkiye’de dini ve siyasi kültürün romana nasıl yansıdığını anlama ve açıklama hedefini gütmüştür. Romanda 1980 sonrası yeni bir gelişim ivmesi yakalamış ve 1990’lar boyunca siyaseti daha aktif bir şekilde motive eden sağ, muhafazakar ve İslamcı çevrelerle aslında -yazarın yaklaşımı çerçevesinde- Türkiye’ye bir türlü uğramayan modernizmin Türkiye’dekijakoben ve taşralı temsilcilerinin değerleri arasındaki çatışmalar öne çıkarılmıştır. Postmodern bir bakış açısıyla yazılan Kar İslamcı-laik, Doğulu-Batılı çatışmaları arasında modernleşme çabalarının devam ettiği bu aşamada din ve siyaset ilişkileriyle ilgili önemli fotoğraflar paylaşmıştır. Nihayet romanda din; yoksulluk ve yoksunlukları araçsallaştırıcı, yerine göre değişimi engelleyici karakteri yanında baskın olarak ideolojik yönü ile öne çıkarılmıştır. Siyaset ise orada daha çok jakoben ve laik, modernleşme ile ilişkisi bağlamında da taşralı olarak betimlenmiştir.
Özet: Şüphe yok ki imparatorluktan Cumhuriyete geçiş sürecinde edebiyat; özellikle de Batılı bir ürün olarak roman, modern Türkiye’nin bilinç düzeyinin inşasında önemli bir rol oynamıştır. Bu edebi etki belli bir çizgi takip etmek yerine 2 asra yaklaşan maceralı yolculuğu içinde genellikle Türk toplumunun dönemsel tarihi, sosyal, politik şartları ile uyum içinde yürümüştür. Bu bağlamda Türk romanı başlangıçta daha yoğun olmak üzere siyasal yapıyı meşrulaştırıcı bir tavır takınırken özellikle son yarım asırda modernleşmenin ulaştığı noktalar itibariyle farklı iktidar ve ideoloji üretmenin bir aracı olarak da görülmüştür. Fakat bununla birlikte kültürel sistemin önemli bir unsuru olarak din romanın söz konusu yolculuğunda hep ana temalardan biri olmuştur.
Makale çağdaş Türk romanında din-siyaset ilişkilerinin din sosyolojisi açısından incelenmesini konu edinmiştir. Çalışmaya örnek olarak Orhan Pamuk’un, ilk baskısını 2002 yılında yapan ve Türkiye’de 1980’li şartların olgunlaştırdığı gerilimli din-siyaset ilişkilerini geniş bir kültürel birikimden hareketle temalaştıran Kar romanı seçilmiştir. Çalışmanın amacı çağdaş Türk romanının Türkiye’de her zaman bir gerilim ortamı yaratmış din-siyaset ilişkilerine yaklaşımını Kar örnekleminde anlamak ve açıklamaktır. Bu çerçevede tarihsel bir karşılaştırma yapılarak Türk romanının siyaset ve din algısında Karın yeri gözden geçirilmiş, bir sosyal kişilik ve yazar olarak Orhan Pamuk üzerinde durulmuş ve daha sonra da romandaki sosyal olay, olgu ve süreçlerin inşa ettiği farklı bilinç düzeyleri fenomenolojik bir perspektiften değerlendirilmiştir.
Bu çalışmada Kar modern Türkiye’nin yakın dönem din-siyaset ilişkilerini dini ve siyasi kültürün farklı anlam setleri üzerinden postmodern bir alegori ile işleyen bir roman olarak görülmüştür. Bu yönüyle Kar edebi bir ürün olmanın yanında kendini toplumun dini, siyasi ve ideolojik bilgi gövdesi hakkında farklı bilinç düzeylerine yer veren hatta bugünkü din-siyaset ilişkilerinin köklü sorunlarına ışık tutan bir metin olarak da sunmuştur. Buradan hareketle denilebilir ki roman, edebiyat-toplum ilişkisi bağlamında bir taraftan toplumunun dini ve siyasi değerleri çerçevesinde olayları örgütlerken diğer taraftan bu değerlere postmodern bakış açıları sunmak suretiyle bir zenginlik katmıştır. Nihayet Karda Pamuk Türkiye’de din ve siyaset ilişkilerinin toplum temelinde edebi bir dışavurumunu gerçekleştirmiştir. Ancak bu dışavurum Osmanlıdan Cumhuriyete intikal eden dini ve siyasi birikim yanı sıra kendinin kurumsal bir bagaj etrafında şekillendirdiği sosyal kişiliğinden bağımsız olmamıştır.
Açıkça Pamuk, Karda din ve siyasete, onların birbirleriyle olan ilişkilerine bazen farklı karakterler üzerinden bazen de ironi ve eleştiriler yoluyla bir dizi anlamlar yüklemiştir. Postmodern bir paradigma etrafında Kar din ve siyasetin farklı anlam dünyalarını ve bu kadim iki sosyal kurumun farklı görüntülerini felsefi ve sosyolojik bir bakış açısı içinde sunmuştur. Başka bir ifadeyle Pamuk romanın olay örgüsünü, sosyal tiplerini, sosyal sınıfları ve bunların epistemolojik birikimlerini kendi doğal sosyoekonomik, kültürel, dini ve politik ortamlarında ele almıştır. Kar, İslamcı-modernist gerilimi üzerinden şekillenen bir kimlik mücadelesi etrafında kurgulanmıştır. Burada din ve siyasetin bireysel-uzlaşmacı yönlerine yer verilmekle birlikte “Kemalist” ve “İslamcılar”ın dayatmacı, popülist siyaset anlayışları ile dinin dışlayıcı ve ideolojik yönü öne çıkarılmıştır. Dolayısıyla roman 28 Şubat 1997 askeri müdahalesinden esinlenerek Türkiye’de bir karşılığa sahip dini ve siyasi kültüre ışık tutmuş ve nihayet toplumun din ve siyaset kurumlarına ait anlam şebekeleri hakkında bugüne de yansıyan önemli fotoğraflar çekmiştir.
Karda din ve siyaset “darbe”, “Kemalizm”, “siyasal İslam”, “türban”, “İslamcı”, “laik” gibi kavramlara yüklenen anlamlar üzerinden işlenmiştir. Romanda “darbe” özelinde ortaya konan sosyal ve politik görüntüler 2000’li yıllar itibariyle Cumhuriyet’in yaklaşık son yarım yüzyılını gösteren bir dizi semboller taşımıştır. Nitekim romanda konu edinilen darbe özellikle 1980 sonrası yaşanan sosyoekonomik, kültürel, siyasi, dini ve etnik sorunlar etrafında örgütlenip güçlenen “dinci”lere karşı yapılmıştır. Öte yandan romanda “Kemalizm” ve onun yaydığı ideoloji, Türkiye’de siyasetin değerlendirildiği diğer önemli bir tema olmuştur. Bu bağlamda farklı kategorik özellikler taşımakla birlikte genel olarak “Kemalizm” ve askeri bürokrasinin topluma ve onun değerlerine bakışı, romanda bireysel hak ve özgürlükleri devlet lehine kısıtlayan jakoben ve elitist bir tavır içinde sunulmuştur.
Romanda dinin alt sınıf örüntüsü olma, görece yoksunlukları telafi etme, yerine göre sosyal değişimi engelleme gibi özelliklerine vurgu yapılmakla birlikte daha çok onun darbe ile siyasal, ideolojik, popülist ve araçsal bir kimlik kazanması üzerinde durulmuştur. Nitekim türbanlı kızlar meselesi siyasal İslamcılar tarafından sembol bir dava olarak görülmüş ve onlar bu davayı siyasi bir malzeme yapmışlardır. Karda din ve siyaset ayrı, yerine göre birbirleriyle çatışan sosyal kurumlar olarak değerlendirilmekle birlikte özellikle Şeyh Efendi ve bazı bürokratların çıkar ilişkileri bağlamında söz konusu iki kurumun karşılıklı ilişkilerine de yer verilmiştir. Dolayısıyla Kar Türkiye’de din-siyaset ilişkisinin sembolik düzlemde yerini bulan kadim ilişkilerine de işaret etmiş olmaktadır.
Gerek siyasi gerek dini her türlü dayatmaya karşı edebi bir tavır olarak kendini gösteren Kar din ve siyasete çoğulcu bir bakış önerisi getirmiştir. Türk romanı açısından yeni sayılabilecek bu durum aslında bir yönüyle de okuyucuya dinsel ve siyasal kültür konusunda yeni evrenler sunmuştur. Ancak söz konusu öneri ve bakış açıları dini ve siyasi kültürün kendi dinamiklerinden bağımsız şekillenmiş değildir.
This article focuses on the relationship between religion and politics in contemporary Turkish novel, based on Orhan Pamuk’s novelKar. The study aims to understand and explain paradigms of religion-politics relations in Kar, which approaches Turkey’s recent religious and political debates with a literary fiction, and reflects how religious and political cultures are reflected in Turkey in this frame. In the novel, a new development momentum after 1980, and with the right, conservative and Islamist circles that motivated politics more actively during the 1990s, the modernization that has not undergone in Turkey in a way, in fact, within the framework of the approach of the writer, the values of provincial representatives in Turkey conflicts have been brought forward. In a postmodern perspective, the Kar shared important photographs of religion and politics at this stage of the modernization struggle between Islamist-secular, Eastern-Western conflicts. Finally, religion in the novel was dominated ideologically by the instrumentalist of poverty and deprivation, rather than the character of preventing change according to its place. Politics is described as more Jacobean and secular, and also as provincial in relation to modernization there.
Summary: There is no doubt that literature in the process of transition from the empire to the republic; the novel, especially as a Western product played an important role in the consciousness level of modern Turkey. This literary influence, rather than pursuing a certain line, took place within two centuries of adventurous journey, generally in harmony with the periodical historical, social and political conditions of the Turkish society. In this context, the Turkish novel was seen as a means of producing different powers and ideologies, especially at the points reached by the modernization in the last half century, while at the beginning adopting a legitimizing attitude to make politics more intense. But with it, as an important element of the cultural system, religion has always been one of the main themes in the journey of the novel.
The article deals with the study of religion-politics relations in the contemporary Turkish novel in terms of sociology of religion. As an example of the study, Orhan Pamuk was chosen as the Snow novel, which made its first publication in 2002 and took the subject of tense religious-political relations matched by the 1980s conditions in Turkey with a broad cultural background. The aim of the study is to understand and explain the approach of the contemporary Turkish novel to religion-politics relations which always created a tension environment in Turkey. By making a historical comparison in this framework, the place of the Snow is glanced in the politics and religion perception of the Turkish novel, Orhan Pamuk was emphasized as a social personality and author, and then different levels of consciousness constructed by the social events, phenomena and processes in the novel have been evaluated from a phenomenological perspective.
In this study, the Snow was regarded as a novel whose recent religion-politics relations of modern Turkey were treated with a postmodern allegory through different sets of meanings of religious and political cultures. In this regard, the Snow has presented itself as a literary product, as well as a text that sheds light on the fundamental problems of today’s religion-politics relations, which include different levels of consciousness about the religious, political and ideological knowledge of society. From here it can be said that the novel, in the context of literature-society relations, has brought wealth from the one side by organizing the events within the framework of the religious and political values of the society while offering postmodern points of view to these values from the other side. Finally, in the Snow, Pamuk realized a literary expression on the basis of society of religion and politics relations in Turkey. This expression, however, has not been independent of the religious and political accumulation that has been transferred from the Ottoman to the Republic, as well as the social personality that it shapes around an institutional baggage.
Clearly, Pamuk has put a number of meanings in religion and politics and their relationship to each other, sometimes through different characters, sometimes through irony and criticism in the Snow. Around the postmodern paradigm, the Snow has presented different meanings worlds of religion and politics and the different images of these two old social institutions in a philosophical and sociological perspective. In other words, Pamuk deals with the novel’s event pattern, social typologies, social classes and their epistemological accumulations in their natural socioeconomic, cultural, religious and political environments. The Snow is fictionalized around an identity struggle shaped by the Islamist-modernist thriller. Here, although the individual-compromising aspects of religion and politics “Kemalist” and “Islamist” have emphasized the imperative, populist political understandings and the exclusionary and ideological aspects of religion. Thus, the novel inspired by the military intervention on February 28, 1997, shed light on the religious and political culture of Turkey, and finally attracted significant photographs of the society, which are reflected on the meaning networks of religious and political institutions.
In the Snow, religion and politics are based on the meanings of concepts such as “coup”, “Kemalism”, “political Islam”, “turban”, “Islamist”, “secular”. In the novel, the social and political images put forward in the context of “coup” carried a number of symbols representing the last half-century of the Republic in the 2000s. As a matter of fact, the coup that was taken on the novel was made especially against the “religious” who organized and strengthened around the socioeconomic, cultural, political, religious and ethnic problems that occurred after 1980. On the other hand, in the novel “Kemalism” and his ideology have become another important theme in which politics is evaluated in Turkey. In this context, in general terms, the view of the “Kemalism” and the military bureaucracy on the public and its values have been presented in a Jacobean and elitist attitude, which restricts individual rights and freedoms to the state, with different categorical characteristics.
In addition to stressing the characteristics of being a subclass of religion, compensating for the deprivations and preventing social change in place, in the novel emphasized the fact that, with its coup, it gained a political, ideological, populist and instrumental identity. As a matter of fact, girls with headscarves have been seen as a symbolic case by political Islamists and they have made this case a political material. In the Snow, religion and politics are regarded as social institutions that are separate and sometimes in conflict with each other, but also the mutual relations between the two institutions in the context of the interest relations of Sheikh Efendi and some bureaucrats. Thus, the novel also points to the old relations of religion-politics relations in Turkey that find their place on the symbolic plane.
The Snow, which manifested itself as a literary attitude against all kinds of political and religious impositions have proposed for religion and politics a pluralistic view. This situation which can be regarded as new in terms of the Turkish novel has in fact provided new universes for the reader about religious and political culture. However, the proposals and perspectives are not shaped independently of their own dynamics of religious and political cultures.
Primary Language | English |
---|---|
Subjects | Religious Studies |
Journal Section | Translations |
Authors | |
Publication Date | June 15, 2018 |
Submission Date | March 10, 2018 |
Published in Issue | Year 2018 |
Cumhuriyet İlahiyat Dergisi Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı (CC BY NC) ile lisanslanmıştır.