In the Qur'ān, a mysterious event is mentioned in four different parts. According to the most mufassar (exegetes), the essence of this event in the Qur’ānic verses is the knowledge of revelation, which include divine orders about how the earthis transferred to the lower level, starting from the angels in the upper level. Ultimately, this information is delivered to the missionary angel who will execute the order. During this transfer, the devils secretly try to capture this information. The purpose of Satan is inform the priests to inform them in advance. However, shihābsstep in and prevent the devils to reach these information. Thus, the security of the information, which include divine orders, are provided and prevented the passageof unauthorized hand. This event in the Qur'ān requires a systematic analysis of the culltural structure of pre-Islamic Arab society, the perception of the incident of the interlocutory mass in the process of conquest, and the various comprehension efforts in parallel with the cultural changes that have taken place. The problem of preserving the knowledge of unseen with shihābswill be studied in various aspects by considiring the subject and taking into consideration the different approaches in the historical process.
Summary
The Qur’ānic verses are classified in two kinds such as mutashabih (ambiguous) end muhkam (unambigious) according to the meaning of the text. The verses that convey the meaning immediately without recourse to any further analyses, are called “muhkam”, and the verses that appear to be ambigious meaning in terms of signifying more than one possible meanings, are called “mutashabih”. One of the mutashabih which mentioned in the verses is prevention of the attempts of the demons which trying to steal unseen knowledge with shihābs. The attempts of the demons to listen to the unseen realm were included in different surahs. This subject fall into the verses of 40/al-Jinn 72/8-10, 54/al-Hijr 15/16-18, 56/al-Saffat 37/6-10 ve 77/al-Mulk 67/5 depends on their occasion of the revelation of the Qur’ān order. In these verses, the concepts of shihāb, mārid, rajim, duhūr, malaa’l-a’lā, haresen shedīden, man khataf al-khatf ve burūc come to the forefront and the various linguistic analyzes are made about them.
Shihābs, which thrown to prevent the demons from listening to the sky did contention as a part of prophet Muhammad in risaleti and various ideas were put forward in this direction. In addition to those who acknowledged this event as a miracle of apostleship, and who acknowledged that they emerged together with apostleship, opinions were also put forwerd based on before apostleship by attributing various evidence. All these opinions are explained in detail.
In the first period, the preservation of the sky with shihābs was understood as a physical fact and various inferences were made in this direction. It is possible to see this situation clearly in the riwayats which are based on prophet Muhammad. According to this, shihāb is nothing else from preserving preserving the sky by moving fireballs. In some comments, the star shift is explained as the shihāb.
As in other matters, the tredition of the isharī tafsīr has been approached this event with a different perspective. These moving parts of fire, seen in the outer realm in the conservation of divine knowledge, are expressed in terms of concepts that will represent the struggle of the human commentators against the devil in the inner world of human. According to them, the shihābs are the fire of spiritual knowledge that burns the devils. In this way, human fend off kind of bad thoughts that surround himself in his spiritual world.
The shihābs was regarded as the miracle oh prophethood, because it was being used as a guard mechanism to prevent the divine order coming to the Prophet Muhammad from falling into the hands of devil forces. According to this, it was claimed that the shihābs first appeared together with the apostleship. However, it was documented by some scholars were based apostleship because of the various examples of poetry belonging to the jahiliyya period. Whether it is the timing of the event or the views that base it before or after the apostleship, the point in which they all converge is that the movement of sky in the occasion of the revelation of the Qur’ān period has increased more markedly than the other periots. At the same time, the inability of bringing reports of devils who were the source of the knowledge of priests was accepted as a reason for the disappearance of the job soothsayer which was common in Arab society. Throwing of shihābs and as a result of this disappearence of priesthood were accepted as the miracle of the prophet Muhammad.
In the tafsir tradition, shihābs were accepted as the stars thrown into the demons. However, it was observed that there was a different approach to this incident in the modern period. The prominent idea is that this incident which described in the verses is a matter of concern to unseen realm. Therefore, it was emphasized that things which they said about the subject could not go beyond the predictions. The idea of being accepted without any additions to the expressions of the verses came to the forefront.
One of the ideas raised recently is the level of perception of unseen realm According to this, the verses do not mention any obstruction in the outer orgy. As a claim that, to speak of fireballs and moving stars is opposite to the universe order. This information subject to the verses is nothing but the thought of perception of revelation in Arab society. Therefore, the verses by using their concepts, reported that their knowledge was inaccurate and that there was no intervention for revelation.
Kur’ân’da, dört farklı yerde esrarengiz bir olaydan bahsedilmektedir. Müfessirlerin çoğuna göre âyetlerde geçen olayın özü şudur: Yeryüzü ile ilgili ilahî emirlerin yer aldığı vahiy bilgisi üst kademede bulunan meleklerden başlamak üzere alt kademeye doğru aktarılır. Nihayetinde bu bilgi, emri yerine getirecek görevli meleğe ulaştırılır. Bu aktarım sırasında şeytanlar gizlice bu bilgileri kapmaya çalışır. Şeytanın amacı elde ettiği bilgileri kâhinlere ulaştırılarak, olacakları önceden haber vermektir. Ne var ki “şihâblar” (ateş topları) devreye girerek, şeytanların bu bilgilere ulaşmasını engeller. Böylece ilahi emirlerin güvenliği sağlanarak, ehil olmayan ellere geçmesi engellenir. Kur’ân-ı Kerim’de yer alan söz konusu bu olay, İslam öncesi Arap toplumunun kültürel yapısı, nüzul sürecinde muhatap kitlenin olayı algılama durumu ve sonrasında meydana gelen kültürel değişmelere paralel olarak ortaya çıkan çeşitli anlama çabalarının sistematik bir şekilde analiz edilmesi gerekir. Âyetlerde ifade edilen gayb bilgisinin şihâblar ile muhafaza edilmesi problemi, tarihi süreç içerisinde konunun anlaşılması ve farklı yaklaşımlar dikkate alınarak çeşitli yönleri ile araştırma konusu yapılacaktır.
Özet
Âyetler, anlamının açık ve kapalı olmasına göre muhkem veya müteşâbih olmak üzere ikiye ayrılır. Delaleti açık olup kendisiyle ne kast edildiği anlaşılan âyetler “muhkem”; anlaşılmasında güçlük bulunan âyetler ise “müteşabih” olarak adlandırılmıştır. Kur’ân’da bahsi geçen müteşâbih konulardan biri de gayb bilgisini çalma girişimlerinin şihâblar ile engellenmesidir. Bu konu sırasına göre 40/el-Cin 72/8-10, 54/el-Hicr 15/16-18, 56/es-Sâffât 37/6-10 ve 77/el-Mülk 67/5 âyetlerinde yer almaktadır. Bu ayetlerde şihâb, mârid,recîm, duhûr, melei’l-a’lâ, haresenşedîden,menhatife’l-hatfeve burûckavramları öne çıkmakta, bunlar ile ilgili dilbilimsel analizler yapılmıştır.
Tefsir ve hadis eserlerinde bu konu ile ilgili olarak rivayetler derlenmiş olup, gök bilgisini çalmaya çalışan şeytanların şihâblar ile kovalanması rivayetlerde aktarıldığı şekliyle şöyledir: Allah bir şeyi emrettiğinde, tüm melekler bu emre derin bir saygı ve tazimle alır. Alt kademede bulunan melekler Allah’ı tesbih etme nedenlerini üstlerindeki meleklere sorarlar. Sorgulama Allah’tan gelen emri bilen hameletü’l-arş meleğine kadar devam eder. Hameletü’l arş melekleri Allah’tan gelen emri gene aynı silsile ile en altta bulunan meleklere bildirir ve böylece dünya semasına ulaşır. Burası meleklerin “annân” (عنان) olarak isimlendirilen özel mekânıdır. Melekler kanatlarını çırparak vahyi alırlar ve bu esnada zincirin düz bir kayaya çarpmasına benzer bir ses çıkarır. Orada bulunan şeytanlar, meleklerin kendi aralarında konuştukları ilahi emri gizlice dinlemeye çalışırlar. Çünkü gökte şeytanların melekleri dileyebildikleri kendilerine has yerleri vardır. Şeytanların azgın olanlarının göğü dinleme işini birbirilerinin üstüne çıkmak suretiyle yaptıklarına dair bazı rivayetler de vardır. Sözü kapan şeytan bilgiyi bir altındakine, o da diğerine aktarır. Bu bilgilere pek çok yalan ilave ederek insanlardan dostları olan kâhinlere iletirler. Kâhinlere iletilen bu bilgilerin bir kısmı meleklerden dinlenildiği için doğru çıkardı. Kendilerine aktarılan bazı bilgilerin doğru çıkması, kâhinlerin gözünde şeytanları daha da büyütürdü. Böylece kâhinler, şeytanların kendilerine verdiği yalan haberlere de inanırlardı.
Rivayetlere göre şeytanlara atılan şihâblar bazen bilgiyi elde etmeden önce, bazen de bilgiyi elde ettikten sonra onlara isabet eder, neticesinde tutuşup yanarlardı. Geceleyin sahabileri ile göğü izleyen Hz. Peygamber “bunun gibi yıldız kaydığında ne dersiniz” diye sorduğunda, sahabe “birinin doğumu veya ölümü; bir kralın tahta çıkması veya ölmesi” şeklinde yorumlarız demeleri üzerine hakikatin böyle olmadığını, gördükleri şeylerin şeytana atılan şihâblar olduğu bilgisini vermiştir.
Şeytanlara atılan şihâblar Hz. Peygamber’in nübüvveti çerçevesinde farklı tartışmalara konu olmuş ve bunula ilgili olarak farklı fikirler ileri sürülmüştür. Bir kısmı şihâb olayını nübüvvet mucizesi saymış ve bu yönde çeşitli çıkarımlar yapmıştır. Diğer bir kısmı ise şihâbların risâlet öncesinde de var olduğunu hatırlatarak bu düşüncelerini teyit etmek için çeşitli delilleri öne sürmüşlerdir. İlk dönem âlimlerinin birleştiği husus âyetlerin nüzûl sürecinde şihâb olayının diğer dönemlere göre daha sık yaşandığıdır. Kâhinlerin bilgi kaynağı olan şeytanların gökten haber getirememesi, o dönmede Araplarda yaygın olan kâhinlik mesleğinin zamanla ortadan kalkmasının bir gerekçesi olarak ifade edilmiştir. Kâhinliğin ortadan kalkması, Hz. Peygamber’in mucizesi olarak kabul edilmiştir. Bu düşünceler etraflı bir şekilde analiz edilmiştir.
Erken dönemde göğün şihâblar ile muhafaza edilmesi fizikî bir eylem olarak anlaşılmış ve bu yönde çeşitli sonuçlara ulaşılmıştır. Hem Hz. Peygamber hem de sahabeye dayandırılan rivayetlere atfen yapılan analizlerde bu durum açık bir şekilde görülebilir. Buna göre şihâblar göğün hareketli ateş topları ile muhafaza edilmesidir. Bu bilgilerden yola çıkarak ulaşılan sonuçlardan birisi de şihâbların yıldız kayması ile olan bağlantısıdır. Müfessirlerin kahir ekseri şihâbları yıldız kayması veya ona benzer bir cisim olarak nitelemişlerdir.
İşârî tefsir geleneği bu konuya farklı bir bakış açısı ile yaklaşmıştır. Şihâblar, işârî yorumcular tarafından insanın iç dünyasında şeytana karşı mücadelesini simgeleyen kavramlar ile ifade edilmiştir. Onlara göre şihâblar, insanın manevi dünyasında kendisini sarmalayan her türlü kötü düşünceyi savuşturan, şeytanın vesveselerini yakan manevi bilgi ateşidir. Örneğin Kuşeyrî kalplerin meâriflerden oluşan yıldızları (şihâb) olduğunu, iblis ve askerleri kalbe saldırmak istediğinde bu yıldızlarla engellendiğini savunmuştur.
Şihâblar ile ilgili olarak tefsir eserlerinde pek çok bilgiye rastlamak mümkündür. Bu bilgilerin dikkatli bir şekilde analiz edilmesi elzemdir. Nihayetinde gayb âlemin ilgilendiren bu konu hakkında verilen bilgilerin rivayetlere dayanması kadar doğal bir şey yoktur. Ancak bu bilgilerin sahih rivayetlere dayanması ve titiz bir analizden geçirilmesi gerekir.
Son dönemde ilmi alanlarda kaydedilen ilerlemenin bu olayı bilimsel yöntemlerle izah edilmesi beklenebilir. Mevdudî’nin ifade ettiği evrende keşfedilen kozmik ışınların şihâb olabileceği yönündeki tahmini dışında bu konu ile ilgili herhangi bilimsel bir analize ulaşamadık.
Şeytanlara atılan yıldızlar olarak kabul edilen şihâpların modern dönemde yeni yaklaşımlarla ele alındığı söylenebilir. Bu olay gayb âlemini ilgilendiren bir husus olarak ele alınmıştır. Mesela Seyyid Kutub, bu olaya, âyetlerde ifade edildiği şekliyle, herhangi bir ilave yapmadan inanılması gerektiğini savunur. Son dönemde ifade edilen başak bir görüş ise âyetlerde zikredilen şihâb olayının cahiliye Arap toplumunun sosyal ve kültürel yapısı ile olan bağlantısıdır. Buna göre Kur’ân’da yer alan bu bilgiler muhatap toplumun inanç dünyasında yer alan bilgilerdir. Bunun dışında olaya herhangi gizemli bir anlam yüklenilmemesi gerektiği savunulmuştur. Bu çalışmada âlimlerin konu ile ilgili görüşlerine yer verilmiştir.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Religious Studies |
Journal Section | Research Articles |
Authors | |
Publication Date | December 15, 2018 |
Submission Date | July 15, 2018 |
Published in Issue | Year 2018 |
Cumhuriyet İlahiyat Dergisi Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı (CC BY NC) ile lisanslanmıştır.