Tasavvufun, İslâmî düşünce alanında bir tür mezhebî söylem ve faaliyet biçimi olduğu izahtan varestedir. Şüphesiz bu kanaate varmanın imkânı, ancak sûfȋ söylem ve organizasyonun, din diyanetin özü değil itikâdî ve içtihâdî mezhepsel bir yorum ve yapı olduğunun ortaya konulması ile mümkündür. Bunun sağlayacağı fayda ise sûfȋ tezleri değerlendirirken bunun, doğrudan İslâm’ın kendisi hakkında yapılan değerlendirmeler olmadığı gerçeği olacaktır. Ne var ki sûfȋleri, kelâm ekollerini tanıtan İtikâdî Mezhepler Tarihi kaynakları, -onları ayrı bir fırka sayacak şekilde- neredeyse hiç konu edinmiş değillerdir. Sûfîlerin bu (itikâdî ve içtihâdî) yönü; bütün söylem ve uygulama görünürlüklerine rağmen görmezden gelinmiştir. Hâlbuki onların özelikle varlık ve bilgi teorileri; kaynakların, hakkında bilgi verdikleri öteki birçok ekolden daha ileri düzeyde tartışmalı kelâmî konulardır. Bu nedenle tasavvufun da mezhepler tarihi hinterlandımızda kendine mahsus bir itikâdî/kelâmî ekol olduğunu, bunların da doğru-yanlış fikirlerinin olabileceğini, savundukları şeylerin objektif biçimde temellendirilmesi gerektiğini bilmek lazımdır. Biz de makalemizde sûfîliğin de müstakil olmasa bile tıpkı selefîlik gibi en az Ehl-i Sünnet ana ekolünün bir alt kolu/fırkası olarak mezhepler tarihi kaynaklarında değerlendirilmeye konu edilmesi gerektiğini izaha ve temellendirmeye çalışacağız.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Religion, Society and Culture Studies |
Journal Section | Research Articles |
Authors | |
Early Pub Date | December 31, 2022 |
Publication Date | January 4, 2023 |
Submission Date | October 9, 2022 |
Published in Issue | Year 2022 Volume: XXV Issue: 2 |
All works published in this journal are licensed under the Creative Commons Attribution-NonCommercial 4.0 International License.