İrrasyonel kabul ettiği gelenek, yanlış inanç ve
otoriteye karşı bir başkaldırı şeklinde ortaya çıkan Aydınlanma, aklın
düzeninin bütün unsurlarıyla iyi olduğu düşüncesinden hareket eder. Başka
otoritelere bağlanması nedeniyle kendine yabancılaşan insanın kendi içsel
potansiyelini dışsal bir güce dönüştürme girişimi olarak Aydınlanma’nın ana
niteliği aklın otonomisidir. Aydınlanmacı aklın ortaya çıkışının değerlendirildiği
bu çalışmada, genel itibariyle akıl, dört kısımda ele alınmıştır: Klasik
anlayıştan kopuşun ilk mimarı olan Descartes’in tözsel akıl nosyonu; Locke tarafından
metafizik ögelerinden arındırılarak pratik hayatın dizaynı için düşünülen gözleme
dayalı akıl anlayışı; eleştirel bir perspektifle ampirizmi zorunlu sonuçlarına
götüren Hume’un yaşantı temelli akıl anlayışı ve Kant’ın önceki fikirleri
restore eden özne merkezli akıl anlayışı. Kısmen Hume’un yaklaşımı dışarda
tutulduğunda aklın gücünden şüphe duymayan bu düşünürler, aklın uygun işleyişi
için zihnin yanlış inançlardan temizlenmesini ve kendisinden şüphe edilmeyecek
yeni bir başlangıç noktasının belirlenmesini şart koşmuşlardır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Felsefe |
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 28 Aralık 2019 |
Gönderilme Tarihi | 21 Kasım 2019 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2019 Sayı: 16 |