The changes in the states, especially in their regions, in this sense states must take many foreign policy decisions. The destruction of East Block at the beginning of the 1990s was the significant starting point in other words period and it was a painful turn in terms of both the Eastern Bloc states and other states. This process has been felt more intensely and deeply in the Balkan peninsula and the Caucasus, and the conflicts have become an unconventional routine of everyday life. In this regard Turkey which is also influenced by its position and it is influenced by this process of transition and conflict in line with this not only by the peoples of the region but also by means of developments in the international political system global and regional powers are in conflicts with each other. The states which supported the forces and in and out of conflicting parties in region had to come together for a solution. Many times, the result of peace negotiations was not successful, so it returned more difficult conditions and deepening conflict. As a regional power; Turkey is one of the state which has traumatic process while the disintegration of the former Yugoslavia. Despite of sometimes the cut off relations with Bosnia Herzegovina and Turkey but there is a long-term close relationship with each other which is based upon history. The fact that Turkey is located on the peninsula of Balkan and because of these political factors and conditions in the end Turkey is a place of solution and conflict in this political issue. As a final remark, the nearly four-year period that resulted with the 1995 Dayton Treaty and in this respect Bosnia-Herzegovina issue was one of the priority issues of Turkish foreign policy. During the establishment in other words construction process of Bosnia-Herzegovina, Turkish foreign policy was not only moral support, but also it had important consequences in this context.
Devletlerin özellikle bölgelerinde olan değişiklikler, birçok dış politika kararları alınması zorunlu kılmaktadır. Doğu Bloğunun 1990’ların başında yıkılması hem Doğu Bloku devletleri hem de diğer devletler açısından sancılı bir dönemin başlangıcı olmuştur. Balkan yarımadası ve Kafkasya’da bu süreç, daha şiddetli ve derinden hissedilmiş, çatışmalar günlük hayatın alışılamayan bir rutini haline gelmiştir. Türkiye’nin de konumu sebebiyle etkilendiği bu geçiş ve çatışma süreci, sadece bölge halklarını değil, uluslararası siyasal sistemdeki gelişmelerin de etkisiyle, küresel ve bölgesel güçleri de karşı karşıya getirmiştir. Çatışan tarafların yanında ve dışardan bölgedeki güçleri destekleyen devletler, çözüm için de bir araya gelmek zorunda kalmıştır. Birçok kez barış görüşmelerinin sonuçsuz kalması, daha güç şartlar ve derinleşen çatışma olarak geri dönmüştür. Türkiye bölgesel bir güç olarak, eski Yugoslavya’nın dağılma sürecini en sarsıcı hisseden devletlerden biridir. Gerek Balkan yarımadasında bulunması, arada kopmalar rağmen gerekse Bosna-Hersek’le tarihi çok eskiye dayanan uzun soluklu bir yakın içerisinde olması, çatışmanın da çözümün de etkili tarafı olması ile sonuçlanmıştır. 1995 Dayton Antlaşması’yla sonuçlanan yaklaşık 4 yıllık periyod, Bosna-Hersek meselesini Türk Dış politikasının öncelikli konularından biri haline getirmiştir. Bosna-Hersek’in kuruluş aşamasında Türk Dış politikası sadece moral destek olmamış, aynı zamanda önemli sonuçlar da doğurmuştur.
Journal Section | Articles |
---|---|
Authors | |
Publication Date | December 25, 2017 |
Published in Issue | Year 2017 Volume: 7 Issue: 2 |