Aim: Wound location
infections are among the first three of hospital-acquired infections. During
the treatment of wound infections, culture and antibiogram sensitivities will
increase the success of the treatment and prevent the use of the wrong
antibiotics and prevent the development of resistance in the bacteria. In our
study, between the years 2016-2018 outpatient and inpatient wound distribution
of microorganisms isolated from samples from patients we determined the rate
and antibiotic susceptibilities were meant to be guiding the empirical
treatment options.
Material and Methods: A total of 315 wound sites were examined retrospectively in our
microbiology laboratory. Descriptive microorganisms were determined at species
level and antimicrobial susceptibility tests were investigated.
Results: Of the
isolated microorganisms, 46.4% (n=146) were Gram positive cocci, 53% (n=167)
were Gram negative bacteria and 0.6% (n=2) were fungi (Candida albicans). S. aureus
was the second most frequent coagulase negative staphylococcus (16%), E. coli was the third most common (15%)
(p<0.001). In the case of Gram positive bacteria, 16.7% of S. aureus strains were resistant to
methicillin. There was no glycopeptide resistance in Gram positive bacteria
including enterococci. The ESBL ratio in E.
coli and K. pneumoniae strains
(43.8%, 48.5%) was higher than the other Gram negative bacteria (p=0.493). The highest antibiotic resistance
rate was found to be against ampicillin with 70.8% and to imipenem with a
minimum resistance rate of 2%.
Conclusion: In our study, S. aureus and E. coli, which are frequent agents of
wound infections, were considered to be quite high in patients with
gastrointestinal carcinoma. Therefore, it was thought that the antibiotic
susceptibility of these agents should be considered in empirical treatment.
Amaç: Yara yeri
enfeksiyonları, hastane kaynaklı enfeksiyonlar arasında ilk üç sırada yer
almaktadır. Yara enfeksiyonlarının tedavisi sırasında kültür ve antibiyogram
duyarlılıklarının yapılması, tedavinin başarısını arttıracağı gibi uygunsuz
antibiyotik kullanımını engelleyerek, etken olan bakterilerde direnç gelişimini
de önleyecektir. Çalışmamızda, 2016-2018 yılları arasında polikliniklere
ayaktan başvuran ya da servislerde yatarak tedavi gören hastaların yara yeri
örneklerinden izole ettiğimiz mikroorganizmaların dağılımı ve antibiyotik
duyarlılıkları belirlenerek, ampirik tedavi seçeneklerine yol gösterici olması
amaçlandı.
Gereç ve
Yöntemler:
Hastanemiz mikrobiyoloji laboratuvarına gönderilmiş olan, toplam 315 yara yeri
örneği retrospektif olarak incelendi. Etken olarak kabul edilen
mikroorganizmaların tür düzeyinde tanımlanmaları ve antimikrobiyal
duyarlılıkları araştırıldı.
Bulgular: İzole edilen
mikroorganizmaların %46.4’ünü (n=146) Gram pozitif koklar, %53’ünü (n=167) Gram
negatif bakteriler ve %0.6’sını (n=2) mantarlar (Candida albicans) oluşturdu. S.
aureus %21 oranında en sık, Koagülaz
Negatif Stafilokok %16 oranında ikinci sıklıkta, E. coli %15 oranında üçüncü sıklıkta görülen bakteri oldu
(p<0.001). Gram pozitif bakterilerde, direnç durumuna bakıldığında, S. aureus suşlarının %16.7’sinin
metisiline dirençli olduğu görüldü. Enterokoklar dahil Gram pozitif
bakterilerde glikopeptid direncine rastlanmadı. E. coli ve K. pneumoniae
suşlarında GSBL oranı (%43.8; %48.5) diğer Gram negatif bakterilere oranla daha
yüksek bulundu (p=0.493). En yüksek antibiyotik direnç oranı %70.8 ile
ampisiline, en az direnç oranı %2 ile imipeneme karşı görüldü.
Sonuç: Yara enfeksiyonlarının
sık etkenlerinden olan S. aureus ve E. coli’nin çalışmamızda, başta
gastrointestinal karsinomu olan hastalarda olmak üzere oldukça yüksek oranda
saptanması nedeniyle ampirik tedavide bu etkenlerin antibiyotik
duyarlılıklarının göz önünde bulundurulması gerektiği düşünülmüştür.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Health Care Administration |
Journal Section | Research Articles |
Authors | |
Publication Date | September 30, 2019 |
Submission Date | March 13, 2019 |
Published in Issue | Year 2019 Volume: 9 Issue: 3 |