Endüstriyel tarım, tarımda verimliliği arttırmaya konsantre olmuş ve bu hedef doğrultusunda farklı teknik ve teknolojilerin kullanıldığı bir tarım yöntemini ifade etmektedir. Yirminci yüzyılın ikinci yarısından itibaren dünyanın büyük tarımsal üreticileri geleneksel tarımdan endüstriyel tarım yöntemlerine geçiş yapmışlardır. Endüstriyel tarımda geleneksel yöntemlerden farklı olarak verimliliği arttıran uygulamalar; kimyasal gübreler, tarım ilaçları, yeni ıslah teknikleri, genetiği değiştirilmiş organizmalar ve tarımda ileri teknoloji kullanımı olarak sıralanabilir. Bu uygulamaların bitkisel üretimde birim alandan alınan ürün miktarını ve hayvancılıkta et, süt ve yumurta verimlerini arttırdığı bir gerçektir. Endüstriyel tarım uygulamalarını kullanan üreticiler ve küresel tarım şirketleri amaçlarının; dünyada gıda talebini karşılamak ve doğal kaynakların tüketimini azaltmak olarak ileri sürmektedirler.
Günümüzde verimlilikte ve toplam üretim miktarlarında sağlanan onca artışa rağmen dünyada açlığın azalmadığı, buna karşın kaynakların dağılımındaki adaletsizliğin arttığı gözlenmektedir. Örneğin Birleşmiş Milletler Tarım Ajansı (FAO) istatistiklerine göre 1961-2018 yılları arasında ABD’de kişi başına yıllık et ürünleri tüketimi yılda 88-123 kg iken bu değer AB’de 51-84 kg ve az gelişmiş ülkelerde ise 9-13 kg arasında değişmektedir. Bitkisel ürünlerde de dağılım benzer seviyelerdedir. Bu veriler ışığında endüstriyel tarımın ortaya çıkardığı artı değer ile gelişmiş ülkeleri pazar haline getirdiği açığa çıkmaktadır.
Bu çalışmada, tarım tarihinde gerçekleştirilen bilimsel gelişmeler sonucunda yeni bir paradigma olarak karşımıza çıkan endüstriyel tarım ve onu geliştiren küresel tarım sisteminin, tarımsal üretimde meydana getirdiği dönüşümler ve küresel gıda dağılımında yarattığı sorunlar incelenmiştir. Endüstriyel tarımın gelişmesiyle birlikte tarım, küresel sistem için farklı bir sermaye kaynağına dönüşmeye başlamıştır. Yeni paradigma dünya üzerinde gıda ürünlerinin paylaşımı bağlamında küresel bir adalet sorununu ortaya çıkartmıştır. Mevcut paradigmanın aynı eksende ilerlemesi durumunda dünyada açlık sorununun ortadan kaldırılamayacağı, aksine derinleştireceği açıktır. Bu nedenle, endüstriyel tarımla birlikte sağlanan ilerlemelerin yanında ürünlerin adil dağılımı ve doğal kaynakların korunması hassasiyetlerinin göz önünde bulundurulması, insanlığın uygarlık değerlerinin yükseltilmesi ve tüm insanlar için daha adil bir dünyanın ortaya çıkartılabilmesi açısından önem taşımaktadır.
Industrial agriculture focuses on increasing productivity in agriculture and refers to an agricultural method in which different techniques and technologies are used in line with this goal. Since the second half of the twentieth century, the world's major agricultural producers have switched from traditional farming to industrial farming methods. Applications that increase productivity unlike traditional methods in industrial agriculture; chemical fertilizers, pesticides, new breeding techniques, genetically modified organisms and the use of advanced technology in agriculture. It is a fact that these practices increase the amount of product taken from the unit area in plant production and the meat, milk and egg yields in animal husbandry. Producers and global agricultural companies using industrial agricultural practices; They argue that meeting the food demand in the world and reducing the consumption of natural resources.
Today, despite all the increases in productivity and total production, it is observed that hunger in the world has not decreased, but the injustice in the distribution of resources has increased. For example, according to the statistics of the United Nations Agriculture Agency (FAO), while the annual per capita consumption of meat products was 88-123 kg in the USA between 1961 and 2018, this value varies between 51-84 kg in the EU and 9-13 kg in underdeveloped countries. Distribution in herbal products is at similar levels. In this context, industrial agriculture has turned developed countries into markets with the added value it has created.
In this study, industrial agriculture, which emerged as a new paradigm as a result of scientific developments in the history of agriculture, and the global agricultural system that developed it, the transformations in agricultural production and the problems it created in global food distribution were examined. With the development of industrial agriculture, agriculture has begun to transform into a different source of capital for the global system. The new paradigm has revealed a global justice problem in the context of the sharing of food products around the world. It is clear that if the current paradigm advances on the same axis, the problem of hunger in the world will not be eliminated, on the contrary, it will deepen. For this reason, it is important to consider the sensitivities of the fair distribution of products and the protection of natural resources, as well as the progress made with industrial agriculture, in order to raise the civilizational values of humanity and to create a fairer world for all people.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Engineering |
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | December 31, 2021 |
Published in Issue | Year 2021 Issue: 31 |