Tarihte yasa(lar) konusu geçmişte bazı din adamları, filozof ve sosyal bilimcilerin ilgisini çekmiş ve bunlar bu alanda önemli entelektüel çabalar ortaya koymuşlardır. Söz gelimi Augustinus, Comte, Durkheim, Hegel, Marx, Spencer gibi düşünürler tarihin akışını belirleyen genel ilkeler konusunda çeşitli yaklaşımlar ortaya koymuşlardır. Örneğin Augustinus’a göre tarih, Tanrı’nın insanı yaratmasıyla başlamış olan ve insanın kurtuluşuyla son bulacak olan bir akıştır. Comte’a göre tarih düşünsel bir evrime tabi olup insanlık tarihi üç aşamadan (teolojik, metafizik, pozitivist) geçmektedir. Hegel’e göre ise tarih insanlığın düşüncesinin diyalektik bir düzlemde sürekli gelişmesini ifade etmektedir. Marx açısından tarih bir sınıf savaşları tarihi olup belirli aşamalardan geçmekte (ilkel komünal, feodal, köleci, kapitalist) ve tarihin sonunda sınıfsız bir toplum (sosyalist) teşekkül edecektir. Spencer da tarihi evrimsel bir çizgide okuyan düşünürlerden biridir. Ona göre tarih bir evrime tabi olup sürekli ilerlemektedir. Tüm bu yaklaşımların ortak niteliği tarihin belirli hedeflere doğru yürüyen yasalarının olduğu fikridir.
İbn Haldun’da da bu yönde bir yaklaşımın mevcut olduğu görülmektedir. Ona göre tarih iki boyutlu bir yapıya sahiptir. Çizgisel ve döngüsel. Bu, tarihin yasasıdır. Keza ona göre tarih belirli bir yöne doğru da hareket etmektedir. Tarihin yönünü belirleyen dinamikler ise şehirleşme ve sekülerleşmedir. İbn Haldun’a göre insanlığın ilk yaşam formu olan göçebelik (bedevilik) şehirleşmeye (hadarilik) doğru evrilmektedir. Bununla birlikte ve şehirleşmeye paralel olarak tarihin başlangıcında hayatın hemen hemen her alanını kuşatan (gerek teorik gerekse de pratik alanlarda) din, kurumsal bir farklılaşmaya ve daralmaya uğrayarak diğer bilgi ve yaşam alanlarının ortaya çıkmasıyla kendi öz alanına çekilmektedir. Bu süreç sekülerleşmeyi tanımlayan önemli bir unsuru (kurumsal/yapısal farklılaşma) ifade etmektedir. Dolayısıyla İbn Haldun düşüncesinde şehirleşme ve sekülerleşme süreçlerinin tarihsel birer yasa olarak görüldüğü söylenebilir.
The subject of law(s) in history has attracted the attention of some clergy, philosopher and social scientists in the past, and they have made important intellectual efforts in this field. For example, thinkers such as Augustinus, Comte, Durkheim, Hegel, Marx and Spencer have put forward various approaches to the general principles that determine the course of history. For example, according to Augustine, history is a flow that begins with God's creation of man and will end with man's salvation. According to Comte, history is subject to an intellectual evolution and human history goes through three stages (theological, metaphysical, positivist). According to Hegel, history represents the continuous development of humanity's thought on a dialectical plane. For Marx, history is a history of class wars and goes through certain stages (primitive communal, feudal, slave, capitalist) and at the end of history, a classless society (socialist) will be formed. Spencer is one of the thinkers who read history in an evolutionary line. According to him, history is subject to evolution and is constantly progressing. The common feature of all these approaches is the idea that history has laws that move towards certain goals.
It is seen that Ibn Khaldun also has an approach in this direction. According to him, history has a two-dimensional structure. Linear and cyclical. This is the law of history. Likewise, according to him, history moves in a certain direction. The dynamics that determine the direction of history are urbanization and secularization. According to Ibn Khaldun, nomadism (Bedouinism), the first life form of humanity, is evolving towards urbanization (hadariism). However, and in parallel with urbanization, religion, which encompassed almost every aspect of life at the beginning of history (both in theoretical and practical areas), has undergone an institutional differentiation and narrowing and is retreating into its own sphere with the emergence of other areas of knowledge and life. This process expresses an important element (institutional/structural differentiation) that defines secularization. Therefore, it can be said that urbanization and secularization processes take place as historical laws in Ibn Khaldun's thought.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Sociology of Science and Information, Sociology of Religion, Modernization Sociology |
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | March 26, 2024 |
Submission Date | October 11, 2023 |
Acceptance Date | January 12, 2024 |
Published in Issue | Year 2024 Issue: 52 |