Kitâbü’l-İrcâ, Mürcie fırkasına dair bilgi veren en eski İslam Mezhepleri Tarihi kaynağıdır. Sonra Şiî, Mu‘tezilî, Eş‘arî, Sünnî, Zâhirî ve İsmâilî Makālât geleneğine ait eserler telif edilmiş ve bunların bir kısmı günümüze ulaşmıştır. Makâlât geleneğinin olgun döneminin önemli eserlerinden olan el-Milel ve’n-Nihal’de; o güne kadar yazılan eserlerde bir usûl ve tasnif anlayışının yoksunluğundan dem vurulmuş, bunun mezhep ve fırkaların günümüze olduğundan farklı yansıtılmasına yol açtığına işaret edilmiştir. Mürcie bu klasik kaynakların bir kısmında sapık, hevâ ve bid‘ât ehlinden sayılmış ve farklı tasniflere tabi tutulmuştur. Hanefî-Mâtürîdî gelenek ise toptan kabul ve toptan red şeklindeki toptancı kategoriyi kabul etmeyip, Mürcie’yi mahmûd/mezmûm ayrımına tabi tutmuş ve geleneğin güçlü temsilcileri olan Mâtürîdî (ö. 333/944), Nesefî (ö. 508/1115) ve Alâuddin es-Semerkandî (ö. 539/1144) gibi önemli âlimler Ebû Hanîfe’yi (ö. 150/767) övülen Mürcie’den saymışlardır. Yapılan bu tasnifler ve genelde Mürcie akidesiyle ilişkilendirilen Ebû Hanîfe hakkında söylenenler, günümüzdeki Mürcie algısını da etkilemiştir. Bu eserlerin bir kısmında mezhep taassubunun öncelendiği dikkat çekerken, bazı müelliflerin tarafsız kalmayı başararak tarihsel seyrine uygun Mürcie tasviri yaptıkları, Mürcie’nin birleştirici ve kuşatıcı iman görüşlerinin anlaşılmasına katkı sundukları görülmüştür. Hatta Mürcie’yi eleştirmekle birlikte kurtuluşa eren fırkanın “Ehlü’l-Cema‘at ve’l-Mürciûn” olduğunu zikreden müellifler olmuştur. Günümüzün Mürcie algısının oluşumunda ise birçok akademisyen ve görüşlerinden bahsetmek mümkündür. Bu konudaki belli başlı çalışmalar analiz edildiğinde günümüz akademisyenlerinin de Mürcie konusundaki kanaatlerinin farklı olduğu anlaşılmaktadır. Ebû Hanîfe’nin Mürcie’den sayılmasını düşmanca bir tavır olarak kabul edip bir itham ve iddia olarak değerlendiren akademisyenler olduğu gibi, onun özellikle iman konusundaki teorik görüşlerinin diğer fırka ve mezhepleri de etkilediğini, bu sebeple bazı grupların; Havâric Mürciesi, Kaderiyye Mürciesi ve Cebriye Mürciesi gibi isimler altında anılmaya başlandığını ifade edenler vardır. Bu konuda hazırlanan Kutlu’nun (d. 1963) doktora tezinde Mürcie’nin; İslam düşüncesinin en müsamahakâr, insan odaklı ve sorun çözücü müstakil bir siyasî-itikadî mezhep olduğu, fikirleri, temsilcileri ve yayıldığı bölgeler süreç takibi ile tarafsız bir şekilde ortaya konulmuş, Ebû Hanîfe’siz Mürcie, Mürcie’siz Ebû Hanîfe’den bahsetmenin imkansızlığının altı çizilmiştir. Türkiye’de yapılan bu akademik çalışmaların yanında özellikle Vehhâbîlerin ve Selefîlerin yazdığı bazı eserlerin dilimize tercüme edilerek, Vehhâbî düşüncenin Mürcie aleyhtarlığı üzerinden empoze edildiği müşahede edilmektedir. Selefîlik öncülerinden sayılan el-Havâlî (d. 1950) ve el-Makdisî (d. 1959) bu müelliflerdendir. Havâlî hazırladığı doktora tezinde; iman-amel ayırımı yapan ve ameli terk eden herkesin kâfir olduğunu savunmuş, ameli terk edenleri kâfir saymayan Mâtürîdî, Eş‘arî (ö. 324/935) ve diğer fırkaların hepsini Mürcie’den saymıştır. Makdisî ise imanın kalp işi olduğunu söyleyenlerin Âvam İrcâsından, ameli imanın kemâle erme şartı olarak kabul edenlerin Davetçi İrcâsından olduklarını söyleyerek, bu kimseleri asrın Mürciîleri şeklinde niteleyip sapıklık ve küfürle itham etmiştir. Bunlara göre Mürcie tarih sahnesinden silinmemiş bilakis yaşamakta ve Müslümanlara zarar vermeye devam etmektedir. Bu araştırmada Şehristânî’ye kadar yazılıp günümüze ulaşan İslam Mezhepleri klasik kaynaklarında, “Mürcie’nin nasıl tasnif edildiği, Ebû Hanîfe’nin itikâtta hangi mezhebe nispet edildiği, günümüz Mürcie algısının oluşumunda bu eserlerin etkisinin ne olduğu” sorularının cevapları aranacaktır. Tarihsel süreç dikkate alınarak tetkik edilen bu ilk kaynaklardaki bilgiler, günümüz akademik çalışmalarının verdiği bilgilerle mukayese edilecek, geçmişte ve günümüzde ortak bir Mürcie algısının oluşup oluşmadığı, farklı tasnif ve okumaların hâlâ devam edip etmediği tartışılacaktır. Araştırmada akademik etik ve yazım kurallarına dikkat edilmiş ve konu hakkındaki kanaatler betimlenerek metne aktarılmıştır.
Bu çalışmanın hazırlanma sürecinde bilimsel ve etik ilkelere uyulduğu ve yararlanılan tüm çalışmaların kaynakçada belirtildiği beyan olunur.
Kitāb al-Irja is the oldest source of the History of Islamic Sects that provides information about the Murjie party. Later, works belonging to the Shi'ite, Mu'tazilî, Ash'arî, Sunni, Zâhirî, and Ismâilî Makālât traditions were written, and some of them have survived to the present day. One of the key works of the mature period of the Makâlât tradition, al-Milel wa'n-Nihal, mentioned the lack of understanding of procedure and classification in works written up to that point and pointed out that this led to the reflection of sects and parties differently than they are today. In some of these classical sources, Murjie was considered to be a pervert, one of the people of hawâ and bid'ât and was subjected to different classifications. In contrast, the Hanafi-Mâturîdî tradition did not embrace the concept of totally acceptance and rejection. Instead, they evaluated the Murjie based on the mahmûd/mezmûm distinction. Prominent scholars like Mâturîdî (d. 333/944), Nasafî (d. 508/1115), and Alâuddin as-Samarkandî (d. 539/1144), who were influential figures in this tradition, regarded Abu Hanifa (d. 150/767) as one of the esteemed Murjie. The classifications and the discourse surrounding Abu Hanifah, a prominent figure in the Murjie creed, have significantly influenced the contemporary perception of Murjie. While some of these works prioritise sectarian bigotry, some authors have managed to remain neutral, depict the Murjie in accordance with its historical course, and contribute to the understanding of the Murjie's unifying and encompassing views of faith. In fact, there were authors who criticized Mürjie and mentioned that the party that achieved salvation was "Ahlü'l-Jama'at wa'l-Mürciûn”. The formation of today's perception of Murjie can be traced back to a multitude of academics and their respective perspectives. The formation of today's perception of Murjie can be traced back to a multitude of academics and their respective perspectives. While some academics view Abu Hanifah's recognition as a hostile attitude and a form of accusation and allegation, they also assert that his theoretical beliefs regarding faith had an impact on other factions and sects, leading to the naming of certain groups as “Havâric Murjie”, “Kaderiyye Murjie”, and “Cebriye Murjie” In his doctoral thesis on this subject, Kutlu (b. 1963) argued that Murjie was the most tolerant in Islamic thought; he revealed the human-oriented and problem-solving independent political-religious sect, its ideas, representatives, and the regions where it spread in an impartial manner by following the process, and he underlined the impossibility of talking about Murjie without Abu Hanifa. In addition to the academic research conducted in Turkey, it has been noted that certain works written by Wahhabis and Salafis have been translated into our language and have been imposed on Wahhabi thought through anti-Murjie sentiment. Al-Hawali (b. 1950) and al-Maqdisî (b. 1959), regarded as pioneers of Salafism, are among these authors. In his doctoral thesis, he argued that anyone who discriminates between faith and deeds and abandons deeds is an infidel. He included all of the Mâturîdî, Ash'arî, and other Murjie factions, who did not regard those who abandoned the deed as infidels. On the other hand, Maqdisi asserted that those who assert that faith is the product of the heart are from the Âvam Irjâ, while those who embrace deeds as the prerequisite for the perfection of faith are from the Invitation Irjâ. He referred to these individuals as the Murjiîs of the century, characterised by perversion and blasphemy. They assert that Murjie is still alive and is still harming Muslims, and that it has not been completely eliminated from the historical stage. In this investigation, the classical sources of Islamic Sects that have been written up to Shahristani and have survived to the present day will be examined to determine the answers to the questions of "how the Murjie was classified," which sect Abu Hanifa was compared to in the creed, and what is the impact of these works on the formation of today's perception of Murjie. The information in these early sources, which were analysed in the context of the historical process, will be compared with the information provided by contemporary academic studies. The discussion will center on the establishment of a shared understanding of Murjie in the past and present, and the persistence of differing classifications and interpretations. The research was conducted with a focus on academic ethics and spelling rules, and the opinions on the subject were described and incorporated into the text.
It is declared that scientific and ethical principles have been followed while carrying out and writing this study and that all the sources used have been properly cited.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Islamic Sects |
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | September 15, 2024 |
Submission Date | May 15, 2024 |
Acceptance Date | August 8, 2024 |
Published in Issue | Year 2024 |
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi (ESOGUIFD) Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.