Bu yazı yeme içmenin biyolojik olduğu kadar toplumsal bir olgu olduğu ve yiyecek içecek maddelerinin, yemek sunma ve yeme biçimlerinin basit seçenekler olmanın ötesinde birer gösterge işlevi gördüğü anlayışından yola çıkarak 1960’lı yıllardan 1980’lere Yeşilçam sinemasının üstlendiği medenileştirme misyonunu yemek ve sofra adabı bağlamında inceliyor. Bu misyonun toplumdaki değişikliklere paralel olarak zaman içinde nasıl değişip dönüştüğünü göstermeyi amaçlıyor. 1980’lere kadar yaşanan onca toplumsal değişim ve dönüşüme rağmen neredeyse birbirini tekrarlayan kalıplarla taşralıya/doğuluya/alt sınıf mensuplarını mucizevi bir hızla kentli/batılı/üst sınıf mensuplarına dönüştüren, gecekondudan köşke, yalıya taşıyıp sınıf ve statü atlatan bu filmlerin sınıf meselesini göz ardı edip farklı yaşam tarzlarının çatışmasına indirgediğini tartışıyor. Bu anlayışı olanaklı ve halk nezdinde inandırıcı kılan yapısal faktörlerin değişmesi ve “nöbetleşe yoksulluğun” “kronik yoksulluğa” dönüşmesi sonucunda sınıf atlama hayal ve gerçeğinin nihayete ermesi ile sinemanın da medenileştirme projesinden vaz geçtiğini ve yerini ıslah edilmesi imkansız bir karakter olarak kurgulanan Recep İvedik filmlerine bıraktığını tespit ediyor. Ve süreçte medeniliğin katı kuralcı tanımının değişip yerini nezaket kavramına bıraktığını tartışıyor.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Communication and Media Studies |
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | June 29, 2021 |
Submission Date | April 24, 2021 |
Published in Issue | Year 2021 Issue: 15 |