Yarım yüzyıldan
fazla bir zaman önce, Avrupa Birliğinin (AB) oluşumunu müteakip, 1959 yılında yaptığı
ortaklık başvurusuyla başlayan Türkiye’nin AB rüyası hiçbir zaman gerçeğe
dönüşmedi. Daha önce birçok defa olduğu gibi, şu günlerde Türkiye-AB ilişkileri
bir kez daha benzer zor bir aşamadan geçmektedir. İçinde bulunulan durumu uzun
bir rüyadan uyanmak, aşırı yorgunluk, ümitsizlik ve benzeri hangi terminoloji
ile açıklarsanız açıklayın, resmi müzakereler daha önceki gayri-resmi
pazarlıklar gibi anormal bir şekilde uzamakta ve iki taraf için de çekilmez bir
hal almaktadır. Pazarlığın içinden çıkılmaz bir hal alması ve sonuçsuz bir
evrede bulunması, belki de birileri için tam da arzu edilen, kültürel ve dini
konularda diğer üyelerle farklı olan Türkiye’yi dışarda bırakarak birliği bir
Hristiyan kulübü olarak tutma çabalarının bir parçasıdır. AB, Türkiye gibi
büyük bir ülkeyi üye olarak kabul edecek güç ve kapasiteden yoksun mudur gibi birçok
soru da akla gelmekte ve devam etmekte olan müzakerelerin iyi bir sonuç
vereceği sorgulanmaktadır. Bazı AB ülkeleri Türkiye ile pazarlıkları dondurma,
sonlandırma veya üyelik dışında Brexit benzeri kalıcı bir ortaklık yapısını hayata
geçirmek gibi üyelik dışındaki diğer seçenekleri dillendirmeye başladılar bile.
İçinde bulunduğumuz belirsizlik döneminde, müzakerelere taraf olan tüm öğelerin
bir kere daha üyelik pazarlıklarındaki amacın ne olduğunu gözden geçirip,
katılım pazarlıklarının sonuç vermeyecek sonuçsuz bir sürünceme olduğu inancını
ortadan kaldırmak için karar vermeye ihtiyaçları vardır. Bu çalışma, gündemin
ilk sıralarında yerini koruyan, Türkiye’nin AB üyelik sürecinin geleceği,
katılımla ilgili devam eden güncel sorunlar ve sonucu garanti olmayan bir
oyalama taktiği gibi algılanan müzakerelerin bitirilebilir olup olmadığını irdelemektedir.
Following the formation of the
European Union (EU) over a half century ago, Turkish dream of EU membership
started in 1959 as an Associate Member has never become a reality. Currently, the European Union (EU) membership
dream of Turkey is going through a rough period similar to its prior stalemate
episodes. Call it a rude awakening, fatigue, hopelessness, or whatever the
terminology we may like to use to describe the condition, it is getting old and
wearing both of the negotiating sides down. The stalemate may be the goal of
preserving the persona of the EU as a strictly Christian “club,” one that would
consider Turkey to be an un-European country from cultural and religious
standpoints. Is the EU club incapable of
incorporating a larger candidate country like Turkey into the free trade block,
or are there other reasons we may have for questioning the viability of the
ongoing talks? Some of the member states of the EU already started to pronounce
suspension, ending the ongoing accession negotiations, or otherwise formulating
a relationship similar to Brexit that is something other than the full
membership of the EU for Turkey. All
involved need to take a hard look at the goals for membership and make a
conclusive decision to eradicate the uncertainty and continuing fruitless
talks. This paper will evaluate the prospects of this hotly debated membership
status of Turkey, the current issues surrounding the ongoing accession
negotiation processes, and the progress toward the completion of the now open
ended and ongoing formal accession talks.
EU Turkey Turkish Membership Application of EU Free Trade Block
Birincil Dil | İngilizce |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Aralık 2018 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2018 Cilt: 2 Sayı: 3 |