This study focuses on the question of what is the function of science in the intersectionality between anthropocentrism and androcentrism through the practice of meat-eating. Whose interests are served and what kind of logic of domination is functioning in the socio-historical construction of this relation. This study addresses the question on the basis of Elizabeth Fiscer’s “carrier bag theory”. According to it, the first cultural material was not a big, long and hard object used for hunting, but an object for carrying, for example; wild oat seeds, such a carrier bag. However, rather than the carrier bag, the big-long-hard object which is associated much more with heroism and is dependent much more on androcentrism became a tool for male-dominated exploitation. This form of exploitation has been articulated into capitalism by using scientific narratives constructed against contingency, risk and disorder which were attributed to nature, by utilizing the Cartesian dualisms. In this study, some of these narratives will be addressed, namely “antropological narrativization”, “naturalist narrativazition” and “Euro-centralist narrativization”. As a conclusion, the study investigates the potentiality of scientific theory which establishes a relation between masculinity and meat-eating. From this aspect, this study can be seen as a search for a feminist science which contends with the masculine forms of exploitation on animals, as well as other forms of exploitation
Bu çalışma; et yeme pratiği üzerinden, insan merkezciliğin ve erkek egemenliğin kesişiminde, bilimin nasıl bir işlev gördüğü sorusuna odaklanıyor. Bu ilişkinin tarihsel-toplumsal inşası hangi çıkarlar ve nasıl bir tahakküm mantığı ile gerçekleşmektedir? Çalışma, bu soruyu Elizabeth Fisher’in “çuval kuramı”ndan hareketle ele alıyor. Buna göre ilk kültürel gereç; avlanmaya yarayacak büyük, uzun ve sert bir cisim değil, içine muhtemelen yabani yulaf tohumlarının doldurulacağı çuval gibi bir taşıma gerecidir. Ancak çuvaldansa, tarihe, çok daha kahramanlık içeren ve erkek egemenliğine dayalı olan büyük-uzun-sert cisim damgasını vurmuş ve bu cisim erkek egemen sömürünün bir gereci olmuştur. Bu sömürü biçimi, kapitalizm ile eklemlenerek kendisini sürdürmede; doğaya atfedilen olumsallık, risk ve düzensizliğe karşı Kartezyen düalizmler ile kurulan bilimsel anlatılardan faydalanmıştır. Çalışmada bu anlatılardan bazıları; “kökenci anlatılaştırma”, “doğallaştırıcı anlatılaştırma” ve “Avrupamerkezci anlatılaştırma” olarak adlandırılarak inceleniyor. Çalışma son olarak ise, erkeklik ve etme yeme arasındaki bağı kuran bir bilimsel teorinin imkânlılığını sorguluyor. Bu yönüyle çalışma, diğer sömürü biçimleriyle olduğu gibi hayvanlar üzerindeki eril sömürü biçimleriyle de mücadele eden feminist bir bilim arayışı olarak görülebilir
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Research Article |
Authors | |
Publication Date | December 1, 2015 |
Published in Issue | Year 2015 |