Abstract
2000’lerin ilk on yılında, Türk dış politikasında dünyanın çeşitli bölgeleri ile siyasal ve ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi amacı ile açılım politikaları başlatılmıştır. Bu çerçevede 2006, Latin Amerika ve Karayipler Yılı ilan edilmiştir. Brezilya da benzer şekilde 2003 sonrasında küresel düzeyde ortaklarını çeşitlendirmeye yönelmiştir. Karşılıklı bölgesel açılım politikaları ve hedef bölgelerde güvenilir ortaklar bulma çabasıyla uyumlu olarak, 2006’dan itibaren Türkiye-Brezilya ilişkileri, özel bir ilerleme dönemine girmiştir. Bu dönemde diplomatik, ekonomik, toplumsal ve kültürel ilişkiler gelişmiştir. İki ülkenin bölgesel açılımları büyük ölçüde ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi hedefi eşliğinde yürütülürken, yükselen güçler olarak uluslararası sistemde rol oynama istekleri; iki ülkeyi Tahran Deklarasyonu ve Medeniyetler İttifakı gibi küresel çaptaki girişimlerde birlikte hareket etmeye ve genel olarak dünya barışını desteklemeye yönelik bir iş birliğine yöneltmiştir. Bu dönemde Türkiye ve Brezilya’nın önemli roller üstlendiği üç diplomatik girişimden söz edilebilir. Bunlar; Türkiye-Brezilya-İran ortaklığında geliştirilen Tahran Deklarasyonu, her iki ülkenin de önemli paydaşlar olarak yer aldıkları Medeniyetler İttifakı Projesi ve Türkiye, Brezilya ve İsveç tarafından başlatılan Barış İnşasında Üçlü Dayanışma girişimidir. Bu çalışma, 2006 sonrası Türkiye-Brezilya ilişkilerini; ikili ilişkilerin ve karşılıklı bölgesel açılımların seyri çerçevesinde incelemektedir. 2006-2013 döneminde gelişen ilişkiler, 2013 sonrasında her alanda bir gerileyiş sürecine girmiştir. Bu çalışma, Brezilya’da ortaya çıkan ülke içi siyasal ve ekonomik sorunların yanı sıra coğrafi uzaklık ve ekonomik iş birliği potansiyelinin kısıtlı oluşunun iki yükselen güç arasında kalıcı bir ortaklık kurulmasını zorlaştırdığını ortaya koymaktadır.