Classical,
Roman and Late antiquity inherited in the land of Asia Minor thousands of older
Greek and Latin inscriptions on stone, of various content and purposes. With the
collapse of the ancient world and the transition to the medieval period, this
material lost its significance as conveyor of public and private texts and
became incomprehensible to the viewers. In the meantime, contemporary epigraphy
followed a different orientation and acquired new values, in the service of
Christianity and the Eastern Roman imperial institutions.
Fortifications,
public infrastructure and churches predominate in the building activity in the
region during this long period. Taking place primarily at ancient cities and
sites full of earlier material, architectural production extensively reused
spolia of various kinds and periods. These spolia included many inscriptions,
which were embedded –intact or reworked– in various
structures. The walls of Ankara, the churches of Ephesus and other monuments
are representative of this practice, which was later exercised by the Seljuks
and the Ottoman Turks too.
The presence of inscribed
spolia in Byzantine monuments of Asia Minor raises several questions about the
attitude towards the written word in a society which was still using the same
language, in a somehow changed form, but was sharing a different culture. Based
on selected cases of reused epigraphic material from the Asia Minor, this
article argues that inscriptions were treated mainly in practical terms. Being
more or less incomprehensible by illiterate and literate Byzantines, inscribed
stones became raw building materials available to be recycled in
fortifications, secular buildings and churches.
Klasik, Roma ve Geç Antik
Dönem Anadolu topraklarına çeşitli içerik ve amaçlar barındıran, taşlar
üzerine yazılı binlerce Yunanca ve Latince yazıt miras bırakmıştır. Antik
dünyanın çöküşü ve Ortaçağ’a geçiş ile birlikte, bu materyaller kamusal ya da
şahsi metinleri taşımaları bakımından önemlerini kaybetmişler ve onlara
bakanlar için anlaşılmaz hale gelmişlerdir. Bu süre içerisinde, epigrafi farklı
bir yönelim izlemiş ve Hıristiyanlık ile Doğu Roma İmparatorluğu’na ait kurumların
hizmetinde yeni değerler kazanmıştır.
Tahkimatlar, kamu
altyapısı ve kiliseler bu uzun dönem boyunca bölgedeki inşa faaliyetinde öne
çıkmışlardır. Erken dönem materyalleri ile dolu olan antik kent ve alanlarının
ilk olarak meydana gelmesinin ardından mimari üretim geniş ölçüde pek çok
çeşitte ve pek çok döneme ait devşirme malzeme kullanmıştır. Bu devşirmeler
çeşitli yapılar içerisine – hiç bozulmamış ya da yeniden işlenmiş şekilde –
konmuş pek çok yazıtı içermektedir. Ankara’nın duvarları, Ephesos kentinin
kiliseleri ve diğer anıtlar, sonradan Selçuklu ve Osmanlı Türkleri tarafından
da kullanılan bu uygulamayı temsil etmektedirler.
Anadolu’nun Bizans Dönemi anıtlarındaki yazılı
devşirme malzemelerin varlığı, bir şekilde değişik formda hala aynı dili
konuşan fakat farklı bir kültürü paylaşan bir toplumda yazılı kelimelere karşı
gösterilen tutuma dair pek çok sorun ortaya çıkarmaktadır. Bu makale,
Anadolu’dan seçilen yeniden kullanılmış epigrafik malzemeler ışığında
yazıtların çoğunlukla pratik amaçlarla kullanıldığını iddia etmektedir. Okuma yazma bilen ya da bilmeyen Bizanslılar
tarafından neredeyse anlaşılmaz olan yazılı taşlar, savunma yapılarında, sivil
binalarda ve kiliselerde yeniden kullanılmak üzere ham inşa malzemesine
dönüşmüşlerdir.
Primary Language | English |
---|---|
Journal Section | Research Articles |
Authors | |
Publication Date | November 15, 2019 |
Submission Date | September 20, 2019 |
Published in Issue | Year 2019 Volume: 18 |