Hayırseverlikle ilgili faaliyetleri yakından incelemek toplumları tanımak ve anlamak bakımından işlevseldir. Böylece bireylerin, toplumların ve devletlerin karakterine şaşırtıcı ölçüde yakından bakma olanağı temin edilebilmektedir. Bu makalede de Osmanlı İmparatorluğu’nda bir “kerîm devlet” uygulaması olarak görünen duâgûyân ve ulufeleri meselesi ele alınacak ve böylece Türk devletinin ve toplumunun bilhassa olağanüstü durumlarda ortaya çıkıveren yardım seferberliği refleksinin tarihsel köklerinden küçük bir kesite işaret edilecektir. Bu istikamette pergelin ayağını sabitleyebilmek için bilhassa Trabzon şer‘iyye sicillerinde yer alan duâgûyân üzerinde durulacak ve yeri geldiğinde de perspektifi genişletebilmek amacıyla Osmanlı arşivindeki diğer belge koleksiyonlarına müracaat edilerek imparatorluğun diğer bölgelerinden örnekler verilecektir.
Duâgûyân, günlük mesainin başlaması sırasında ve belirli merasim ve ritüeller esnasında duruma uygun dua okuyan kişilerdi. Bunun yanında, zamanla, devletin bekası için ya da daha doğru bir tabirle padişahın devletinin ve ömrünün devamı için dua eden kişilerden ibaret bir taife de ortaya çıkmıştı. Duagûlûk vazifesinin en yaygın uygulandığı alan vakıflardı. Fakat bu görevin ilk ne zaman başladığı malum değildi. 1542 tarihli Şahbola Hatun vakfiyesinde çeşitli görevler arasında bir duâhân cihetinin varlığı, 16. yüzyılda bu vazifenin bilindiğini göstermekteydi. Fatih câmii vakfiyesinde benzer görevlilere rastlanması, Emevîler döneminden beri câmilerde Kur’an okuyan görevlilerin varlığının kesin olarak bilinmesi, esnaf teşkilatında duâ okuyucuların kadîm bir vazifeli olması gibi hususlar, duâgûyânın 16. yüzyıldan çok önceleri var olduğuna işaretti. Fakat bu kavram (duâgûyân) ile anılmaları genel itibariyle 17. yüzyıldaydı.
Bu yüzyıldan önce, bilhassa günlük geçimini temin edemeyen Osmanlı tebaasının maaşa bağlanması, “adalet dairesi” formülünce bir ülkede geçerli düzeni korumak için aile/tebaasının refahını/geçimini sağlamakla yükümlü kerim devlete karşılık geliyordu. Dinî duyguların ve geleneksel siyaset tarzının baskın olduğu bu vazifenin muhtevası ve devletin buna bakış açısı 17. yüzyılda değişecekti. Osmanlı İmparatorluğu’nun tabiî sınırlara ulaşması, transit ticaret imkânlarını kaybedişi, Amerikan gümüşü ve enflasyon, ateşli silahların üstünlük kazanması, nüfus artışı ve işsizlik gibi faktörler ile bir kriz dönemine girdiği bu yüzyılda, duâgûyanın sayısı da artmaya başlamıştı. Aynı dönemde duâgûyân artan sayılarda mukataalardan, dolayısıyla hazineden maaş almaya başlamıştı. Bu dönem bir taraftan da mali bürokrasinin baskın hâle geldiği tüzel kişiliğe sahip yeni bir devlet formunun ortaya çıktığı ve geleneksel bütüncül iktidar biçimin padişah ve bürokrasi arasında parçalanmasıyla ortaya çıkan sekülerleşme emarelerinin göründüğü bir süreçti. İşte bu sekülerleşme ve kriz döneminde duâgûyân maaşları, artan oranlarda padişahın meşruiyet kaygısı ve devletin sosyal alana daha çok müdahale etme ihtiyacı ile alakalı hâle geldi. Bu nedenle Osmanlı İmparatorluğu’nda 18. yüzyılın ikinci yarısı ve bilhassa 19. yüzyılda ortaya çıktığı ifade edilen sosyal devlet uygulamalarının, aslında 17. yüzyılda kısmî örneklerine rastlamak mümkündü. Böylece 17. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’nun krizden çıkma çabalarını, devletin erken modern bir tavırla sosyal alanı daha çok kontrol altında tutma gayreti ile okumak da bir seçenek olarak beliriyordu.
Studying philanthropic activities closely is functional for understanding and getting acquainted with societies. This allows the opportunity to closely examine the character of individuals, communities, and states, often leading to surprising insights. In this article, the matter of “duâgûyân” and stipends that appear as an application of a “providential state” in the Ottoman Empire will be addressed. Thus, a small section will indicate the historical roots of the assistance mobilization reflex of the Turkish state and society, particularly in extraordinary circumstances. To anchor this perspective, a focus will be placed on the duâgûyân recorded in the Trabzon Sharia registers, and when necessary, examples from other regions of the empire will be provided by referring to other document collections in the Ottoman archives.
Duâgûyân were individuals who recited appropriate prayers during the start of daily work and certain ceremonies and rituals. Additionally, over time, a group emerged consisting of individuals who prayed for the preservation of the state or, more accurately, for the continuation of the sultan's rule and life. The most common domain for the duty of duâgûyân was within endowments (waqfs). However, it was not known exactly when this duty first began. The existence of a component related to duâgûyân was mentioned among various duties in the waqf document of Shahbola Hatun dated 1542, indicating that this duty was known in the 16th century. Encountering similar officials in the endowment document of the Fatih Mosque, the definite existence of individuals who recited the Quran in mosques since the Umayyad period, and the ancient role of prayer readers within the guild organization, all pointed to the presence of duâgûyân long before the 16th century. However, the term "duâgûyân" began to be used more broadly in the 17th century.
Before this century, providing a salary for Ottoman subjects who couldn't sustain their daily livelihood, as a means of maintaining order in the state, was equated with the benevolent state's responsibility to ensure the welfare and livelihood of the family/subjects, formulated under the concept of the "circle of justice." The content of this duty, which was dominated by religious sentiments and traditional political styles, and the state's perspective on it, would change in the 17th century. The Ottoman Empire reaching its natural borders, losing transit trade opportunities, facing inflation due to American silver, the ascendancy of firearms, population growth, and unemployment led to a crisis during this century. In this context, the number of duâgûyân began to increase. During the same period, duâgûyân started receiving salaries from the treasury, mainly sourced from tax revenues. This era marked the emergence of a new form of state with a dominant financial bureaucracy and the appearance of secularization indicators resulting from the fragmentation of the traditional centralized power between the sultan and the bureaucracy. In this process of secularization and crisis, duâgûyân salaries became related to the increasing concern for the sultan's legitimacy and the state's need to intervene more in the social sphere. Therefore, the social state practices that were believed to have emerged in the second half of the 18th century and particularly the 19th century in the Ottoman Empire could actually find partial examples in the 17th century. Thus, it was also an option to interpret the Ottoman Empire's efforts to overcome the crisis in the 17th century as an attempt to control the social sphere with an early modern approach.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Ottoman Institutions and Civilization (Other), Early Modern Ottoman History |
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | October 20, 2023 |
Submission Date | August 19, 2023 |
Published in Issue | Year 2023 TÜRKİYE CUMHURİYETİ'NİN 100. YILI ÖZEL SAYISI |