Although the USA participated in the First World War in 1917 on the side of the Entente States, it did not declare war on the Ottoman Empire, but diplomatic relations between the two countries were terminated. Despite the end of diplomatic relations, the American presence in the country continued through traders and missionaries. The USA, which played an active role in the shaping of the new world order after the end of the war, successfully played this role until it returned to its magnificent loneliness within the scope of the Monroe Doctrine. The USA, which did not actively participate in the occupation of Istanbul by the Entente State after the Armistice of Mudros, opened its political representation in the city after the occupation. Despite this representation, diplomatic relations with the Ottoman Empire were not started. In addition to its political representation, the American presence in the country, which has existed for years, has increased, and it has created its military presence for their security. While some of the American warships, whose numbers were increasing day by day, were waiting in front of Istanbul, some of them were helping the occupation activities of the Allied Powers in Ottoman waters for the safety of commercial activities. In addition, developments were followed closely through the radio station established in Istanbul and periodicals. The USA, which established a strong intelligence network thanks to the missionaries, was also closely following the developments in Anatolia in Istanbul. American soldiers, whose numbers are increasing day by day, have become an important part of Istanbul nightlife. This situation brought with it security incidents. Public order incidents involving American soldiers caused reactions.
Not declaring war on the Ottoman Empire, US President Woodrow Wilson's statements about the Turks in the Wilson Principles announced for the shaping of the new world order, were seen differently from the Allied Powers by the USA, the Ottoman State administration and the people of Istanbul due to the American presence that has existed for years. In this process, although it is seen that the USA is a part of the Allied Powers and mostly acts together with them, it is understood that it tries to show a different attitude from them. There was a problem of subsistence in occupied Istanbul. This problem had grown due to the immigrants who came to the city and the Belarusian refugees who came to the city after the Bolshevik Revolution. American aid organizations have taken steps to solve problems such as subsistence and housing, as the local government could not solve them. Although the majority of these aid activities are aimed at refugees and continue for a short time, they are important in terms of the city's food and shelter problems. In the face of the rapid rise in prices in the city, American stores were opened, and these stores made a great contribution especially in accessing basic necessities. On the one hand, American missionaries strengthened their presence in occupied Istanbul and opened new schools.
In this study, the role of the United States of America during the occupation years of Istanbul is discussed. The Ottoman State Archive and the US State Department Archive were scanned by document scanning method. Research works, especially first-hand sources that will illuminate the subject, are discussed. The role of the US government and the US representation in Istanbul in this process, as well as the reflection of the Wilson Principles on Istanbul, are discussed under separate headings. In the research, it is argued that although the USA acted in parallel with the Allied Powers during the occupation of Istanbul, it displayed a unique attitude, focused on social issues and thus strengthened its cultural presence in the city. Avoiding the appearance of being an occupying power, the USA took steps to increase its commercial interests and missionary activities in the country. Due to the volume concern of the research, the American buffalo issue has been partially addressed.
ABD, İtilaf Devletleri safında 1917 yılında Birinci Dünya Savaşı’na katılmasına karşın Osmanlı Devleti’ne savaş ilan etmemiş, ancak iki ülke arasında diplomatik ilişkiler sonlandırılmıştı. Diplomatik ilişkilerin sonlanmasına karşın ülkedeki Amerikan varlığı tüccarlar ve misyonerler vasıtasıyla devam etmiştir. Savaşın bitmesi üzerine yeni dünya düzeninin şekillenmesinde aktif rol oynayan ABD, Monroe Doktrini kapsamında muhteşem yalnızlığına dönene kadar bu rolü başarı ile oynamıştır. Mondros Mütarekesi sonrasında İstanbul’un İtilaf Devleti tarafından işgaline aktif olarak katılmayan ABD, işgal sonrasında kentte siyasi temsilciliğini açmıştı. Bu temsilciliğe karşın Osmanlı Devleti ile diplomatik ilişkiler başlatılmamıştır. Siyasi temsilciliğinin yanı sıra yıllardan beri var olan ülkedeki Amerikan varlığı iyice artmış, bunların güvenliği için askeri varlığını oluşturmuştur. Her geçen gün sayıları artan Amerikan savaş gemilerinin bir kısmı İstanbul önlerinde beklerken, bir kısmı da ticari faaliyetlerin güvenliği gerekçesiyle Osmanlı sularında İtilaf Devletleri’nin işgal faaliyetlerine yardım etmekteydi. Bunun yanı sıra İstanbul’da kurulan radyo istasyonu ile süreli yayınlar vesilesiyle gelişmeler yakından takip edilmekteydi. Misyonerler sayesinde güçlü bir istihbarat ağı kuran ABD, Anadolu’daki gelişmeleri de İstanbul’da yakından takip etmekteydi. Her geçen gün sayıları artan Amerikan askeri ise İstanbul gece hayatının önemli bir parçası olmuştur. Bu durum beraberinde asayiş olaylarını da getirmişti. Amerikan askerlerinin karıştığı asayiş olayları tepkilere neden olmuştur.
Osmanlı Devleti’ne savaş ilan etmemesi, ABD Başkanı Woodrow Wilson’un yeni dünya düzeninin şekillenmesi için açıkladığı Wilson Prensipleri’nde Türkler hakkında ifadeleri, yıllardır var olan Amerikan varlığı nedeniyle ABD, Osmanlı Devleti yönetimi ve İstanbul ahalisi tarafından İtilaf Devletleri’nden farklı görülmüştür. Bu süreçte ABD’nin İtilaf Devletleri’nin bir parçası olduğu ve çoğunlukla onlarla beraber hareket ettiği görülse de onlardan farklı bir tutum serilemeye çalıştığı anlaşılmaktadır. İşgal İstanbul’unda iaşe sorunu yaşanmaktaydı. Bu sorun kente gelen muhacirler ve Bolşevik İhtilali sonrasında kente gelen Beyaz Rus mültecileri nedeniyle iyice büyümüştü. İaşe ve barınma gibi sorunların çözümünde yerel yönetim tarafından çözülememesi üzerine Amerikan yardım kuruluşları çözüm için adımlar atmıştır. Bu yardım faaliyetlerinin çoğunluğunun mültecilere yönelik olmasına ve kısa süre devam etmesine karşın kentin iaşe ve barınma sorunları açısından önemlidir. Kentte fiyatların hızla yükselmesi karşısında Amerikan mağazaları açılmış, bu mağazalar özellikle temel ihtiyaç malzemelerine erişimde büyük katkı sağlamıştır. Amerikan misyonerleri de bir taraftan işgal İstanbul’unda varlığını güçlendirmiş, yeni okullar açmıştır.
Bu araştırmada Amerika Birleşik Devletleri’nin İstanbul’un işgal yıllarında rolü ele alınmaktadır. Belge tarama yöntemi ile Osmanlı Devleti Arşivi ve ABD Dışişleri Bakanlığı Arşivi taranmıştır. Konuyu aydınlatacak birinci el kaynaklar başta olmak üzere araştırma eserleri ele alınmıştır. ABD hükümetinin ve ABD’nin İstanbul temsilciliğinin bu süreçteki rolünün yanı sıra Wilson Prensipleri’nin İstanbul’a yansıması ayrı başlıklar halinde ele alınmaktadır. Araştırmada ABD’nin İstanbul’un işgali sürecinde İtilaf Devletleri ile paralel hareket etse de kendine has bir tutum sergilediği, sosyal meselelere eğildiği ve böylece kentteki kültürel varlığını güçlendirdiği savunulmaktadır. İşgalci güç olma görüntüsünden özellikle kaçınan ABD, ülkedeki ticari çıkarları ve misyoner faaliyetlerinin artırılması yönünde adımlar atmıştır. Araştırmanın hacim kaygısından ötürü Amerikan manda meselesine kısmen değinilmiştir.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | History of The Republic of Turkiye |
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | July 20, 2024 |
Submission Date | September 7, 2023 |
Published in Issue | Year 2024 Volume: 6 Issue: 12 |