Bu çalışma ölüme dair modern açıklamayı, modern ölüm algısını ve ölüm karşısındaki modern tutumları sosyolojik açıdan tartışmayı amaçlamaktadır. Çalışmanın temel varsayımı modern dönemde ölümün sadece yaşamın sona ermesi değil aynı zamanda yok oluş ve hiçlik olarak algılandığıdır. Bunun sonucu olarak da ölüm karşısındaki hakim tutum ölümlülüğün unutturulması, toplumsal yaşamda ölümün bastırılması, gizlenmesi ve görünmez kılınması biçiminde tezahür etmektedir. İki bölümden oluşan çalışmanın ilk bölümü ölüme ve ölümlülüğe dair modern açıklamaya odaklanmaktadır. Modern açıklamada ölüm hastalık ve yaşlılık gibi nedenlere bağlı olarak meydana gelen maddi, cismani bir olay ve anatomik, fizyolojik bir olgu olarak sunulmaktadır. Ölümlülüğün kaçınılmaz bir sonucu olarak ölüm düşüncesinin yerini önlenebilir nedenlerden kaynaklanan ölüm düşüncesi almıştır. Böylece ölüm gizeminden arındırılarak akla uygun hale getirilmekte, akılcılaştırılmaktadır. Dahası ölüm bir yandan tıbbi kurumsal bir olay olarak bürokratikleştirilmiş bir yandan da bireyselleştirilmiştir. İkinci bölümde ise ölüm karşısındaki tutumlar ve ölümün toplumsal organizasyonu sosyolojik bir açıdan tartışılmaktadır. Ölümlülüğü unutturmaya ve ölümü bastırmaya dayalı hakim tutum ölüm anından, ölüm sonrası ritüellere ve pratiklere, ölümün sosyal organizasyonundan mekansal düzenlemelere, yaşlanmaya ve yaşlılara karşı tutumlara varan geniş bir yelpazede tezahür etmektedir. Bu çerçevede ölüm tıbbi kurumsal yalıtılmışlık koşullarında karşılanmakta, mezarlıklar yerleşim yerlerinin çeperlerinde konumlandırılmakta, cenaze töreni ve yas gibi ölüm sonrası pratikler geniş katılımlı, zamana yayılmış toplumsal ritüeller olmaktan çıkmakta, yaşlanmaya bağlı oluşan fiziksel deformasyon ölüme yaklaşmanın işaretleri olarak görülüp kozmetik ve estetik endüstrisi yardımı ile ortadan kaldırılmakta, ölüme yaklaştıkları varsayılan yaşlılar günlük yaşamda tecride varan dışlama ile gözden uzak tutulmaktadır.
This study aims to investigate modern explanations and perceptions of death alongside modern attitudes towards death from a sociological point of view. The main argument of this study is as follows: in modern times, death is not only perceived as the end of life but also as disappearance and nothingness. Consequently, the prevalent attitude towards death in modern times is forgetting mortality, the suppression of death and rendering it invisible in social life. This article is divided into two parts. The first part focuses on modern explanations about death and mortality. In modern explanations, death is presented as a material, anatomical and physiological phenomenon that takes place as a result of sickness and old age. The idea of death as an unavoidable result of mortality has been replaced with one that originates from preventable reasons. Thus stripped of its mystery, death is both rationalized and medicalized. Moreover, death has been turned to a bureaucratized event mediated through medical institutions as well as an individual one. The second part discusses attitudes towards death and social organization of death from a sociological point of view. Beginning with the moment of death, the predominant attitude of forgetting and suppressing death manifests itself in such a wide range of attitudes from post-death rituals and practices to the social organization of death to spatial organization, ageing and attitudes towards elderly people. In this sense, death is faced under the conditions of isolation in medical institutions. While graveyards are located outside the residential neighbourhoods, funeral rites and mourning are no longer widely attended social events that are spread out in time. Furthermore, physical changes that are a result of ageing are viewed to be signs of getting close to death and they are removed with the aid of cosmetic industry. Finally, the elderly people are marginalized to the point of being isloated in everyday life.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Research Article |
Authors | |
Publication Date | April 28, 2022 |
Submission Date | March 14, 2022 |
Published in Issue | Year 2022 |
Tarandığımız Dizinler:
e-ISSN: 2148-5232