Asset management companies have emerged with the aim of purchasing the non-performing assets of financial institutions, providing liquidity to the institution and freeing these institutions from non-performing assets. The deterioration in the economies of countries from time to time and the consequent deterioration in the economic situation of citizens and financial institutions have led to the establishment of these companies. Although asset management companies have emerged earlier in the world, they came to the agenda in our country after the 2001 crisis.
Since asset management companies were established with the aim of purchasing non-performing assets from conventional banks at very low amounts and collecting these debts from the original owner, we cannot say that they take into account the prohibition of interest, which is not legitimate according to Islamic law. Therefore, it is not possible to state that the existing asset management companies are legitimate in terms of Islamic law. On the other hand, considering that participating banks may also have problematic assets, there should be a need for an Asset Management Company that conducts interest-free transactions and complies with the principles of Islamic law. In this context, it should be necessary to determine some principles for asset management companies that aim to operate within the framework of the principles of Islamic law.
In the history of Islamic law, debt-sale practices have been widely discussed by scholars. The main source of the debate is the hadith narrated from the Prophet (p.b.u.h.), "The Prophet (p.b.u.h.) forbade the sale of debt for debt." As a matter of fact, many opinions have been expressed around this hadith, and it has been stated that the hadith is weak, and although it has been stated that it is weak, there are also opinions that it is true in terms of its meaning. On the other hand, there are also disagreements about which of the debt selling practices the hadith covers. Some scholars accepted the hadith as absolute and did not allow any debt to be sold in any way. Some scholars, on the other hand, have narrowed the scope of the hadith and stated that it is not permissible to engage in debt-sale practices that create an interest transaction or where the transaction does not benefit people.
The Hanafi madhab has never authorised the sale of debt on the grounds that it is not deliverable. Although the Shafi'i madhab has such a view as a sect, it has experienced individual disagreements on the issue of purchasing the debt in cash in exchange for goods. The Maliki madhhab is more moderate than these two madhhabs in the practice of selling debt. As a matter of fact, it has adopted the view that it is possible to sell the debt to the debtor himself or to a third party in exchange for a good or benefit, with some conditions. The scholars who act most freely on this issue are Ibn Taymiyya and his student Ibn Qayyim al-Javziyye. According to these two scholars, the sale of debt forbidden by the aforementioned hadeeth is the sale of a new debt on a deferred basis without the parties having a previous debt in their possession. It is permissible to sell a debt that is fixed in the dhimma, either to the debtor himself or to a third party, in exchange for goods or the benefit of goods.
In addition to the views mentioned above, among today's scholars or fatwa committees, some make ijtihad on the view of the Maliki madhab. For example, the Islamic Fiqh Academy and the Advisory Board of the Participation Banks Association of Turkey have expressed the opinion that practices that take place in the form of selling the debt to third parties in cash in exchange for a property or the benefit of a property or a service may be permissible.
In this article, since it is considered to be a current need, the issues of how an Asset Management Company can operate by the principles of participation finance should be and on the basis of which principles and with which methods it can purchase problematic assets are discussed. In this context, firstly, the practices in the classical fiqh works regarding debt sale practices are analysed and evaluated, and then an asset management company model that operates in accordance with Islamic law is proposed.
Varlık Yönetim Şirketleri, finans kurumlarında meydana gelen sorunlu varlıkları satın alıp kuruma likidite sağlama ve bu kurumları sorunlu varlıklardan arındırma amacıyla ortaya çıkmıştır. Zaman zaman ülke ekonomilerinde meydana gelen bozulmalar ve bunun sonucu olarak vatandaşların ve finans kurumlarının ekonomik durumunun bozulması bu şirketlerin kurulmasına sebep olmuştur. Varlık Yönetim Şirketi’nin ilk örneği 1930’lu yıllarda Avusturya’da görülmesine rağmen bu şirketlerin ülkemizde gündeme gelmeye başlaması 2001 krizinden sonra olmuştur.
Varlık Yönetim Şirketleri’nin, konvansiyonel bankalardaki sorunlu varlıkları çok düşük miktarlarda satın alıp bu borçları asıl sahibinden tahsil etme amacıyla kurulması sebebiyle İslâm hukukundaki faiz yasağını dikkate aldığını söyleyemeyiz. Dolayısıyla mevcut Varlık Yönetim Şirketleri’nin, İslâm hukuku açısından meşruiyetinin bulunduğunu ifade etmek mümkün değildir. Diğer taraftan katılım bankalarının da sorunlu varlıklara sahip olabileceğini düşündüğümüzde faizsiz işlem yapan ve İslâm hukuku ilkelerine riayet eden bir Varlık Yönetim Şirketine de ihtiyaç olmalıdır. Bu kapsamda, İslâm hukuku kaideleri çerçevesinde faaliyet yürütmeyi hedefleyen Varlık Yönetim Şirketleri için birtakım ilkeler belirlemek zaruridir.
İslâm hukuku tarihinde borç satım uygulamaları, âlimler nezdinde çokça tartışılmıştır. Tartışmanın ana kaynağını Hz. Peygamberden rivayet olunan “Nebi (s.a.s.), borcun borca karşılık satımını yasakladı.” hadisi oluşturmaktadır. Nitekim bu hadis etrafında çokça görüş zikredilmiş, hadisin zayıf olduğu ifade edilmiş ve yine zayıf olduğu ifade edilmekle birlikte mana itibariyle doğru olduğu yönünde görüşler de belirtilmiştir. Diğer taraftan hadisin, borç satım uygulamalarından hangisini kapsadığı hususunda da ihtilâflar bulunmaktadır. Kimi âlimler, hadisi mutlak kabul ederek borcun hiçbir şekilde satımına cevaz vermemişlerdir. Kimi âlimler ise hadisin kapsamını daha dar tutmuş ve faizli bir işlem meydana getiren veya yapılan işlemin insanların faydasına olmadığı borç satım uygulamalarının caiz olmadığını ifade etmişlerdir.
Hanefî mezhebi, teslim edilebilir olmadığı gerekçesiyle borç satımına hiçbir şekilde cevaz vermemiştir. Şâfiî mezhebi ise mezhep görüşü itibariyle böyle bir görüşe sahip olmakla birlikte borcun bir ayn yani mal karşılığında peşin olarak satın alınması konusunda bireysel ihtilâflar yaşamıştır. Mâliki mezhebi ise bu iki mezhebe göre daha ılımlıdır. Nitekim öne sürmüş olduğu birtakım şartlar ile birlikte borcun, borçlunun bizzat kendisine veya üçüncü bir şahsa mal veya menfaat karşılığında satımının mümkün olduğu görüşünü benimsemiştir. Bu konuda en özgür davranan âlimler ise İbn Teymiyye ve öğrencisi İbn Kayyim el-Cevziyye’dir. Bu iki âlime göre, yukarıda bahsi geçen hadis ile yasaklanan borç satımı, her iki tarafın daha önce zimmetinde bir borç bulunmaksızın vadeli olarak yeni bir alım satım faaliyeti yapmalarıdır. Zimmette sabit olan bir borcun, borçlunun kendisine veya üçüncü bir şahsa, bir ayn veya aynın menfaati karşılığında satımı ise mümkün ve caizdir.
Yukarıda zikrettiğimiz görüşlere ilave olarak günümüz âlimleri veya fetva kurulları arasında Mâlikî mezhebinin görüşü üzerine içtihat edenler bulunmaktadır. Örneğin İslam Fıkıh Akademisi ve Türkiye Katılım Bankaları Birliği Danışma Kurulu, borcun bir ayn veya aynın menfaati veya bir hizmet karşılığında üçüncü kişilere peşin olarak satımı şeklinde gerçekleşen uygulamaların caiz olabileceği yönünde görüş belirtmişlerdir.
Bu makalede, güncel bir ihtiyaç olduğu düşünülmesi sebebiyle katılım finans ilkelerine uygun faaliyet yürütebilecek Varlık Yönetim Şirketi’nin nasıl olması gerektiği ve hangi ilkeler bazında hangi yöntemler ile sorunlu varlıkları satın alabileceği konuları tartışılmıştır. Bu bağlamda öncelikle borç satım uygulamalarına dair klasik fıkıh eserlerindeki uygulamalar incelenmiş, değerlendirilmiş ve akabinde İslâm hukukuna uygun faaliyet yürüten bir Varlık Yönetim Şirketi modeli önerilmiştir.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Islamic Law |
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | December 30, 2023 |
Submission Date | July 2, 2023 |
Published in Issue | Year 2023 |
Hitit İlahiyat Dergisi Creative Commons Atıf 4.0 International License (CC BY NC) ile lisanslanmıştır.