Traces of
the collective memory of a society can be found in various places. In
particular, places where members of the community perform their daily practices
and/or visit frequently in specific times are the places where social
reproduction is the strongest. In this way, it is possible to increase the
communication within the group, develop the sense of belonging and construct
the identity of community. For this reason, these places where the memories of
the groups are tied are called memory places and the sanctuaries have a special
position in these places. In this respect, it is not a coincidence that the
sanctuaries are mostly at the center of the spatial organization of the
communities. The sanctuaries are a place of existence, especially for migrant
groups whose ethnic composition is different from the majority. From this point
of view, in this study, the meaning of the Church of Aya Panteleymon in
Istanbul is discussed as a place of memory. The aim of this study is to
understand the practices of different groups of migrants coming together
through common religion in the process of creating collective memory. This
study was conducted by using qualitative research methods. Within the scope of
the study, it is seen that there are various ruptures in the historical existence
of the church. However, it was understood that after the collapse of Soviet
Union, the church became active again. Despite historical breaks,
intergenerational intersections, and changing meanings, the church's community
thinks that the church is an adhesive that protects the memory of society and
some people create a new identity by combining Orthodoxy with the idea of the
Soviet Union.
Bir toplumun
kolektif hafızasının izini, çeşitli mekânlarda bulmak mümkündür. Özellikle
toplumun üyelerinin gündelik pratiklerini gerçekleştirdikleri ve/veya belirli
bir takvim eşliğinde sıkça ziyaret ettikleri mekânlar, sosyal yeniden üretimin
en güçlü olduğu alanlardır. Bu yolla hem grup içi iletişimin artması ve aidiyet
duygusunun gelişmesi hem de bununla ilişkili kimlik ediniminin gerçekleşmesi
mümkün olur. Bu yüzden grupların hafızalarının düğümlendiği bu mekânlar hafıza
mekânları olarak isimlendirilirler ve bu alanlar içinde mabetlerin özel bir
yeri vardır. Bu bakımdan, toplulukların mekânsal örgütlenmesinin merkezinde
çoğunlukla mabetlerin yer alması tesadüf değildir. Mabetler, özellikle
çoğunluktan farklı bir etnik kompozisyona sahip olan göçmen grupları için bir
var oluş alanıdır. Bu noktadan hareketle bu çalışmada, İstanbul’da yaşayan
Ortodokslara hizmet veren Aya Panteleymon Kilisesi’nin bir hafıza mekânı olarak
anlamı konu edilmektedir. Bu yolla ortak din üzerinden bir araya gelen farklı
göçmen gruplarının, kolektif hafıza yaratma sürecindeki pratiklerinin
anlaşılması amaçlanmaktadır. Bu çalışma, nitel araştırma yöntemleri
kullanılarak yapılmıştır. Çalışma kapsamında, kilisenin tarihsel varoluşunda
çeşitli kopuşların olduğu görülmüştür. Bununla birlikte, kilisenin, Sovyetler
Birliğinin dağılmasıyla birlikte yeniden aktif hale geldiği anlaşılmıştır.
Kilisenin cemaati, tarihsel kırılmalar, nesiller-arası kesişim ve değişen
anlamlara rağmen, kiliseyi topluluk hafızasını koruyan bir tutkal olarak görmektedir.
Ayrıca kilisenin cemaatinin bir kısmı, Sovyetler Birliği fikriyle Ortodoksluğu
birleştirerek yeni bir kimlik yaratmaktadır.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Human Geography |
Journal Section | RESEARCH ARTICLE |
Authors | |
Publication Date | January 30, 2019 |
Published in Issue | Year 2019 Issue: 39 |