İslâm hukuk düşüncesinde “hak” konusu önemli bir yere sahiptir. Hakkın türleri ile ilgili farklı açılardan tasnifler yapılmış olsa da Allah hakları-kul hakları (hakku’l-ıbâd ve hakkullâh) şeklinde oluşan ayrım daha yaygın bir kullanımdır. Bunlardan kul hakları, hak kavramının mahiyeti gereği bir yandan bireyin sahip olduğu kişisel hakları diğer yandan da diğerlerine karşı olan kişisel sorumlulukları ifade eder. Allah hakları da bir yandan kişinin devlete ve topluma karşı sahip olduğu hakları diğer yandan bunlara karşı olan sorumluluklarını içine alır. Modern hukukta da genel olarak özel hukuk-kamu hukuku şeklinde bir ayrım söz konusudur. Kullanım kolaylığı açısından yapılan bu ayrımlarda önemli olan şahsi haklar ve menfaatler ile topluma ait haklar ve menfaatler arasında bir dengenin var olmasıdır. Kişilerin hakka ve hukuka uygun olmayan bir takım şahsi talepleri sebebiyle topluma ve devlete karşı sorumluluklarını yerine getirmemesi adaletsizliğe kapı açar ve birtakım sorunlara sebep olur.
Fıkıhta kamu haklarının Allah hakları olarak ifade edilmesi, Allah’ın toplum adına bu hakları üzerine alması ile ilgili mecâzi bir kullanımdır. Böyle bir kullanım bile bu haklara riayet etmenin gerekliliği bakımından önemli bir uyarıdır. Bu çalışmada kamu hakları, İslâm hukuk düşüncesinde yaygın olarak kullanılan ceza hukukundaki anlamının dışında ve amme hukuku da denilen bir içerik ile kullanılmıştır. Daha çok toplumla ilgili, tüm toplumun ya da belirli bir bölgedeki halkın arzu ve ihtiyaçlarına yönelik hakları ifade etmek üzere kullanılan kamu hakları üzerindeki tasarruf yetkisi ise devlete ve onun resmi organlarına aittir. Kamuya ait alanların korunması ve bunların adil bir biçimde kullanılmasının sağlanması, kamu mallarının dikkatli kullanılması, kamu hizmetlerinin devamını sağlayacak vergilerin yerine getirilmesi, kamu sağlığını, kamu huzurunu ve kamu güvenliğini tehdit edecek davranışlardan uzak durulması, kamu ahlakı ve kamu vicdanına uygun davranışlar sergilenmesi genel olarak bu hakların özünü yansıtır. Kur’ân ve sünnette kul hakları ile ilgili olduğu kadar kamu hakları ile ilgili de birçok uyarı bulunmaktadır. Ayrıca İslâm hukuk tarihinde kamu hakkının mahiyeti ve korunmasına yönelik birçok adli ve idari birim oluşmuş ve bu yapılar her dönemde o dönemin ihtiyaçları çerçevesinde gelişerek gittikçe daha da karmaşık bir hâl almıştır. Fıkhın daha çok kazai yönüyle ilgili olan bu teşkilatlanmanın dönemleri ve özellikleri üzerine farklı çalışmalar yapılmıştır. Kamu hakkının ihlali karşısında dünyevi/kazai/hukuki yaptırımların ve hükümlerin konulması, toplumdaki tüm bireylerin devlete ve topluma karşı olan sorumluluklarını yerine getirmesini sağlama açısından önemlidir. Ancak bireylerin bu sorumlulukları sadece görünen ve tespit edilebilen durumlarda yerine getirilmesi gereken zorunlu kurallar olarak benimsemeleri, bu kuralların işlerliğini ve uygulanabilirliğini sağlamada yeterli olmayabilir. Esasen kimsenin görmediği ve tespiti mümkün olmayan hallerde de bireylerin hakkaniyete uygun davranışlar sergilemesi, hukukun gayesi olan ahlakı temin açısından önemlidir.
Bu çalışmada fıkhın bâtıni/ahlaki yönü kapsamında ele alınan kamu hakkının ahlaki/manevi/diyani sorumluluğu üzerinde durulacak ve bu haklara riayet etmenin dini/vicdani ve uhrevi yönüne dikkat çekilecektir. Zira fıkhı diğer hukuk sistemlerinden farklı kılan hususlardan birisi, ahlaka ve vicdana yaptığı vurgudur. Kişilerin öncelikle Allah’a karşı sorumlu olduğunu hatırlatan fıkıh, bu yönü ile bir yandan yürürlükteki kurallara uymayı kolaylaştırırken diğer yandan da toplumdaki problemlerin kaynağına inerek vicdani boyutta çözümlenmelerini sağlar. Bireylerinin haklara gerekli özeni gösterdiği toplumlarda adalet, huzur ve barış da hakim olur. Bu sebeple hakların ve sınırlarının çokça tartışıldığı ve ahlakın farklı boyutlarıyla sürekli gündeme geldiği çağımızda fıkhın diyani yönü üzerinde durulması bir gerekliliktir.
The issue of “rights” has an important place in Islamic legal thought. Although classifications have been made based on different aspects regarding the types of right, the distinction between Allah's rights and servant's rights (haqqu'l-ibad and haqqullah) is a classification with more common usage. The servant’s rights in this classification on the one hand, express the personal rights and on the other hand, the personal responsibilities towards the others, due to the nature of the concept of right. In like manner, Allah’s rights include the rights that a person has towards the state and society on the one hand, and his responsibilities towards the state and society on the other. Similarly, in modern law, there is a general distinction between private law and public law. What is important in these classifications made in terms of ease of use is that there is a balance between personal rights and interests and the rights and responsibilities towards the society. The fact that people do not fulfill their responsibilities towards the society and the state due to some personal demands that do not comply with the rights and the law opens the door to injustice and causes some problems.
The expression of public rights as the rights of Allah in fiqh is a metaphorical use in relation to Allah's taking over these rights on behalf of the society. Even such use is an important warning about the need to respect these rights. In this study, public rights are used with a content called public law, apart from its meaning in criminal law, which is widely used in Islamic legal thought. The power of disposition in regards to public rights, which is mostly used to express the rights and needs of the whole society or the people in a particular region, belongs to the state and its official organs. Protection of public areas and ensuring their fair use, careful use of public goods, fulfillment of taxes that will ensure the continuation of public services, avoiding behaviors that threaten public order, public peace and safety, and exhibiting behaviors in accordance with public morality and conscience generally reflect the essence of such rights. In the Qur'an and Sunnah, there are many warnings about the public rights as well as about the rights of the people. In addition, many judicial and administrative institutions have been formed in the history of Islamic law regarding the nature and protection of the public rights, and these institutions developed in every period within the framework of the needs of that period and became more and more complex. Different studies have been carried out on the periods and characteristics of this organization, which is mostly related to the juridical aspect of fiqh. The imposition of worldly/legal sanctions and provisions against the violation of public rights is important in terms of ensuring that all individuals in the society fulfill their responsibilities towards the state and society. However, adopting these responsibilities as mandatory rules that must be fulfilled only in visible and detectable situations may not be sufficient to ensure the functionality and applicability of these rules. In fact, it is important for individuals to behave in accordance with fairness in situations where no one sees and cannot be detected, in terms of ensuring morality, which is the purpose of law.
In this study, the moral/spiritual/religious responsibility of the public rights, which is considered within the scope of fiqh al-batin, will be emphasized and attention will be drawn to the religious/conscientious and otherworldly aspects of complying with these rights. It is this emphasis on morality and conscience that makes fiqh different from other legal systems. Fiqh, which reminds that people are primarily responsible to Allah, makes it easier to comply with the rules in force, on the one hand, and on the other hand, it provides a conscientious solution to the problems in the society by getting to their source. In societies where individuals pay due attention to their rights, justice, peace and tranquility also prevail. For this reason, it is a necessity to focus on the religious aspect of fiqh in our age where rights and their limits are widely discussed and morality is constantly on the agenda with its different dimensions.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Religion, Society and Culture Studies |
Journal Section | Research Articles |
Authors | |
Publication Date | December 30, 2022 |
Submission Date | July 25, 2022 |
Published in Issue | Year 2022 Issue: 40 |