The emergence of unipolarity in the international order with the US
hegemony as the winner of the cold war and the positioning pursuit of the third world
countries, that have been excluded from the international order and have been marginalized
throughout history, have made to question the course of power balance again by gaining
momentum with the 2008 crisis. The 2008 crisis has also made it clear that international
economic governance cannot continue only with the leading industrial zone and it has clearly
revealed with all its destructive effects there is a need for cooperation with new markets and
with emerging economies. While the unipolar world order is changing, the international
hierarchy created by the new actors emerging in global governance becomes more apparent
with BRICS. BRICS countries, which emerged as the rising powers since the 2000s, have a
great say in global governance today, while it is claimed that South Africa does not match the
‘rising power’ identity within the BRICS structure. The main reason for these claims is that
South Africa has significant differences from other BRICS countries in terms of international
economic and political integration. In order to understand these differences, the definition of
the ‘rising power’ and ‘middle power’ identifications should be well understood. South Africa's
participation in BRICS as of 2013 makes it compulsory to think about South Africa and
therefore the two important concepts mentioned in the literatüre. The aim of this study is to
analyze the structural and behavioral requirements of concepts in order to explain the
semantic confusion of the concepts of ‘rising power’ and ‘middle power’ in the literature and
to reveal the identity of South Africa in BRICS structure.
Soğuk savaşın galibi olarak uluslararası düzende ABD hegemonyası ile tek
kutupluluğun oluşması ve tarih boyunca ötekileştirilmiş, uluslararası sistemde dışarıda
bırakılmış üçüncü dünya ülkelerinin bu düzende kendilerinde yer arayışı 2008 krizi ile hız
kazanarak güç dengesinin gidişatını tekrar sorgulatmıştır. 2008 krizi aynı zamanda
uluslararası ekonomik yönetişimin sadece lider sanayi ülkeleri ile devam edemediğini yeni
pazarlara, yükselen ekonomiler ile işbirliğine ihtiyaç duyulduğunu tüm yıkıcı etkisi ile açıkça
gözler önüne sermiştir. Tek kutuplu dünya düzeni değişirken küresel yönetişimde ortaya çıkan
yeni aktörlerin yarattığı uluslararası hiyerarşi BRICS ile daha da belirginlik kazanmaktadır.
2000’li yıllardan itibaren yükselen güçler olarak karşımıza çıkan BRICS ülkeleri bugün küresel
yönetişimde büyük oranda söz sahibi olmaktayken, BRICS yapılanması içinde Güney Afrika’nın
‘yükselen güç’ kimliği ile uyuşmadığı iddia edilmektedir. Bu iddiaların temel sebebi ise Güney
Afrika’nın, uluslararası ekonomik ve siyasi entegrasyon anlamında diğer BRIC ülkeleri ile
arasında belirgin farklılıklar bulunuyor olmasıdır. Bu farklıları anlayabilmek için öncelikle
‘yükselen güç’ ve ‘orta ölçekli güç’ kimliklerinin tanımlamasını iyi anlamlandırmak gerekir.
Güney Afrika’nın 2013 yılı itibari ile BRIC’lere katılmış olması Güney Afrika ve dolayısıyla bahsi
geçen iki önemli kavram üzerine düşünülmesini literatürde zorunlu hale getirmektedir. Bu
çalışmanın amacı da literatürdeki ‘yükselen güç’ ve ‘orta ölçekli güç’ kavramlarının anlamsal
kargaşasını açıklayabilmek adına kavramların yapısal ve davranışsal gerekliliklerini analiz
ederek Güney Afrika’nın BRICS yapılanmasındaki kimliğini ortaya koyabilmektir.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Makaleler |
Authors | |
Publication Date | January 31, 2019 |
Published in Issue | Year 2019 Volume: 4 Issue: 7 |
Journal of Afro-Eurasian Research (IJAR) is an International refereed journal and published biannually.Authors are responsible for the content and linguistic of their articles. Articles published here could not be used without referring to the Journal. The opinions in the articles published belong to the authors only and do not reflect those of International Journal of Afro-Eurasian Research. All rights reserved.