Yalan/yanlış bilgilere inanma eğilimi ve bunların belli bir zaman sonra da gerçek olarak kabul edilmesi şeklinde tanımlanabilecek olan komplo teorileri, modern zamanların en büyük sosyo-politik sorunlarından birini oluşturmaktadır. Öyle ki bu durum hakikatin yitimi kadar, hakikatin ortaya çıkması halinde bile ona inanma eğilimini dahi zedeleyebilmektedir. Bu perspektiften hareketle yapılan bu çalışmada; Türk kültürü özelinde yaygın olarak kabul edilen komplo teorilerinin keşfedilmesi hedeflenmiştir. Araştırmada 18 yaş ve üstü bireylerin komplo teorilerine yönelik inanma eğilimleri, Brotherton ve arkadaşları (2013) tarafından geliştirilen “Genel Komplo Teorilerine İnanma Ölçeği” üzerinden Türkçeye uyarlanması ve geçerlik ve güvenirlik çalışmasının yapılması amaçlanmıştır. Nicel yöntemle yapılan bu çalışmada, basit tesadüfi örneklem tekniğiyle ulaşılan 549 kişiden online anket verisi toplanmıştır. Yapılan analizler sonucunda orijinal ölçekte yer alan bir faktör yükü dışındaki (kişisel refah) faktör yapılarının, Türk kültürü özelinde de gözlendiği ortaya çıkmıştır. Dahası orijinal ölçekte yer alan 55 maddelik komplo teorileri, Türk kültüründe 19’a düşmüştür. Bu durum Hofstede’nin kültürel boyut teorisi çerçevesiyle ilişkilendirilmiştir. Yapılan çalışmanın literatür taramasında komplo teorilerine yönelik Türkçe ölçeklerin KOVİD-19 ile ilişkili bir biçimde alana kazandırıldığı saptanmıştır. Bunun dışında yer alan çalışmalarınsa ölçek uyarlama süreçlerine riayet edilmeden salt anlamda maddelerin Türkçeye çevirilerek yapıldığı gözlemlenmiştir. Çalışma bu yönüyle alanyazında yer alan komplo teorileri çalışmalarından farklılaşmaktadır. Öte yandan araştırmada bireylerin karakterlerinin komplo teorilerine inanmada belirleyici olmadığı fakat cinsiyet, politik kimlik ve haber alma kanallarındaki farklılıkların komplo teorilerine inanmada öne çıktığı görülmüştür. Araştırma; Türk akademisine yeni bir ölçeğin kazandırmanın yanı sıra, son yıllarda ülkemizde gerek politika gerekse gündelik yaşamda çokça dillendirilen dezenformasyon, misenformasyon ve post-truth söylemlere olan ilişkisi noktasında da öne çıkmaktadır.
Conspiracy theories, which can be defined as the tendency to believe fake news or information and their acceptance as truth after a certain period of time, constitute one of the biggest socio-political problems of modern times. So much so that this situation can damage the tendency to believe in the truth, even if it is revealed, as well as the loss of the truth. This study, conducted from this perspective, is aimed at discovering conspiracy theories that are widely accepted in Turkish culture. In the study, it is aimed to adapt the disposition of individuals aged 18 and over to believe in conspiracy theories, to adapt them to Turkish through the "General Conspiracy Theory Scale" developed by Brotherton et al. (2013), and to conduct validity and reliability studies. In the study conducted with the quantitative method, online survey data were collected from 549 people reached by simple random sampling techniques. As a result of the analyses made, it was revealed that factor structures other than a factor load in the original scale (personal well-being) were also observed in Turkish culture. Moreover, the 55-item conspiracy theories on the original scale decreased to 19 in Turkish culture. This situation is associated with Hofstede's cultural dimension theory framework. In the literature review of the study, it was determined that Turkish scales for conspiracy theories were introduced into the field in relation to COVID-19. In other studies, it was observed that the items were translated into Turkish in a pure sense without complying with the scale adaptation processes. In this respect, the study differs from the conspiracy theory studies in the literature. On the other hand, in the study, it was seen that the characters of the individuals were not decisive in believing in conspiracy theories, but the differences in gender, political identity, and news channels were prominent in believing in conspiracy theories. Research: In addition to bringing a new scale to the Turkish academy, it also stands out in terms of its relation to disinformation, misinformation, and post-truth discourses, which have been widely spoken about both in politics and in daily life in our country in recent years.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Communication Studies |
Journal Section | Makaleler |
Authors | |
Publication Date | December 1, 2023 |
Published in Issue | Year 2023 Volume: 8 Issue: 2 |