1970’lerde başlayan 1980’lerden sonra etkin bir şekilde varlığını hissettiren neo-liberal ekonomi politikaları dünyada iktisadi ve siyasi yapıları değiştirmiştir. Enformasyon teknolojilerinin hızla ilerlediği bu dönemde daralan piyasalar ve işsizlik yatırımcıların medyaya yönelmesine neden olmuştur. İletişim devriminin yaşandığı bu süreçte, dünyadaki ekonomik gelişmelere paralel bir düzlemde, 1980’lerden itibaren Türkiye’de de tecimsel yayıncılık anlayışı ortaya çıkmıştır. Sahiplik/mülkiyet yapısı geleneksel basın anlayışından farklı olan ticari yayıncılığın ağırlık kazandığı bu dönemde, sermaye-iktidar ilişkisinin karmaşıklaşması nedeniyle kamu hizmeti yayın anlayışı geri plana itilmiştir. Ancak fikri özgürlüklerin demokratik bir ortamda hür ifadesini bulacağı düşünülen ticari yayıncılık, süreç içinde tekelleşme yoluna gitmiş ve kamuoyu adına beklentileri boşa çıkarmıştır. Çalışma, ticari/özel yayıncılığın siyasal iktidara destek veren aynı zamanda iktidardan beklenti içinde olan mülkiyet yapısına; kamu hizmeti yayıncılığının bugünkü durumuna ve kamuoyunun ifade ve bilgiye ulaşmak gibi demokratik hak ve taleplerine çözüm olup olamayacağı üzerine odaklanmaktadır. Bu maksatla neo-liberal iktisadi politikalar odağa alınarak, iktidarın/egemenlerin kitle iletişim araçlarıyla ürettiği hegemonik ilişkiler eleştirel ekonomi politik bağlamda tartışılmaktadır.
Yardımlarınız için çok teşekkür ederim. İyi çalışmalar dilerim.
The neo-liberal economic policy that started in the 1970’s and made its presence felt after the 1980’s has changed the economic and political structures of the World. In this period in which Information Technologies made quick progress, the rapidly shrinking markets and rampant unemployment caused investors to turn their attention towards media. In parallel to the recent economic developments in the 1980’s, a commercial approach towards broadcasting surfaced in Turkey. In the era in which commercial broadcasting whose ownership structure was different from the more traditional way of broadcasting was gaining traction, the proprietor and the party in power formed a complicated relationship that pushed back the mentality of public service broadcasting. Although at first it was thought as a place in which the freedom of expression would find voice, as time went on it transformed into a monopoly and failed the expectations of the public. This study focuses on the relationship between private broadcasting and power, the state of public service broadcasting and if it can be a solution for the public in areas such as expression or access to information. In this purpose the role of mass media in the production of hegemonic relationships in a neo-liberal environment is discussed with the focus on neo-liberal economic policies.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | October 28, 2020 |
Published in Issue | Year 2020 Volume: 7 Issue: 26 |