The Ottoman State’s settlement in Rumelia began after I. Murat had conquered Edirne and
Plovdiv. In this process, after the settlement activities new conquests were carried out. These
activities were arranged in a systematic way. In conquered districts Ottomans’ treatment to
Christians and Jews with justice and services of new institutions were been important factors
for Ottomans’ quick settlement in Balkans. On the other hand, activities of the sufis who had
come to the region before also effected regional public signifally on their acceptance of Islam
as religion. Sufis’ immigration to region continued during the conquests of Ottoman State.
Sheiks built tekkas at the crossroads, at the edges of water and in the uncrowded places. In
these tekkas, in addition to religious ones, social and culturel activities were organized.
Thanks to these tekkas domestic public optained a positive opinion about Muslims. In the
course of time, activities of tariqats like Khalwatiyyah, Naqshbandiyyah, Mawlawiyyah,
Qadiriyyah, Rifaiyyah, Sa‘diyyah, Bektashiyyah, Shadhiliyyah and Melamiyyah increased in
Balkans. Verious branches of these tariqats built tekkas in many cities. Today, most of these
cities are in the borderof Bosnia and Herzegovina, Serbia, Kosovo, Albania and Macedonia.
Khalwatiyyah had been the most effective tariqat from the XVI century to the collapse of
Ottoman State.
Tekkas of Khalwatiyyah have taken an important part to introduce Islam and to spread the
mystical culture in the region. Some of these tekkas have survived and have still been active.
But many of them are destroyed or not active. Our research deals with the history of
Khalwatiyyah in this region in the model of tekkas in Kosovo and Macedonia by giving short
information about activities, effects, physical properties and current situations of them.
Osmanlı Devleti’nin Rumeli’de yerleşme süreci, I. Murat’ın 1361 yılında Edirne’yi ve Filibe’yi fethetmesi ile başlamıştır. Bu süreçte, önce fethedilen yerlere iskân faaliyeti yapılmakta, sonrasında da yeni fetihler gerçekleştirilmekteydi. Bu çalışmalar ise bir sistematik dâhilinde yürütülüyordu. Fethedilen bölgelerde yaşayan Hıristiyan halka hoşgörü ve adaletle muamele edilmesi ve kurulan yeni müesseselerin hizmetleri, Osmanlı’nın Balkanlar’da hızlı yerleşmesinde önemli etkenlerdir. Öte yandan, özellikle yeni nüfusun dini olan İslâm’ın, bölge halkı tarafından kabul görmesinde, Osmanlı’dan önceki dönemde bölgeye gelmeye başlayan tasavvuf erbabının faaliyetleri de azımsanmayacak seviyededir. Osmanlı Devleti’nin Balkanlar’a gelmesi ile tarikat çevrelerinin bölgeye göç süreci, devam etmiştir. Tarikat büyükleri, yol kavşaklarına, su kenarlarına ve tenha bölgelere tekkeler kurmuşlardır. Bu tekkelerde, dinî faaliyetlerin yanında sosyal ve kültürel etkinlikler de düzenlenmiştir. Bu tekkeler sayesinde yerli halk Müslümanlar hakkında olumlu kanaat edinmiştir. Balkanlar’da zaman içerisinde Halvetiyye, Nakşibendiyye, Mevleviyye, Kâdiriyye, Rifâiyye, Sa‘diyye, Bektâşîlik, Şazeliyye ve Melâmîlik gibi tarikatların faaliyetleri kayda değer seviyeye ulaşmıştır. Bölgedeki pek çok şehre, mezkûr tarikatların muhtelif kolları tarafından, tekkeler kurulmuştur. Bu şehirlerin önemli bir kısmı bugünkü Bosna-Hersek, Sırbistan, Kosova, Arnavutluk ve Makedonya sınırlarındadır. Bölgede, XVI yüzyıldan itibaren Osmanlı’nın yıkılışına kadar en faal tarikat ise Halvetiyye olmuştur. Balkanlar’da İslamiyet’in tanınmasında ve tasavvufî geleneğin yerleşmesinde Halvetî tekkelerinin önemli katkıları vardır. Bu tekkelerden bir kısmı günümüze kadar ulaşmış ve faaliyetlerine devam etmektedir. Ancak önemli bir bölümü ise ya yıkılmıştır yahut bu manada faal değildir. Çalışmamızda Kosova ve Makedonya’da kurulan Halvetî tekkeleri ekseninde, Halvetiyye’nin, bu bölgelerdeki tarihinden bahsedilecektir. Konunun işlenişi esnasında Halvetî tekkelerinin fiziki özellikleri, tarikat faaliyetleri, bulundukları bölgeye etkileri ve günümüzdeki durumları hakkında da kısa bilgiler aktarılacaktır
Primary Language | English |
---|---|
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | July 31, 2015 |
Published in Issue | Year 2015 Volume 3 (Special Issue 1) |