Changes in world capitalism and the labour market and the expansion of service sector employment since the 1970s have led to the production of new concepts in labour studies. Affective labour and emotional labour have been come up with in this context. These refer to the idea that employees labour not only physically and mentally but also emotionally at work in the service sector. The aim of this article is to discuss whether the affective labour and emotional labour are conducive to understanding transformations in today's world capitalism and the nature of labour. The basis of the discussion is that the concepts cannot explain the nature of labour. The article argues that affective labour and emotional labour have limitations; these are classified under three headings as defining the attribute of the product of labour, not being able to specify the distinctive features of labour, and problematic handling of the production-reproduction relationship. In addition, it is argued that involving emotions in work-life or controlling emotions at work means surrendering human emotions entirely to the accumulation of capital rather than pointing to a new type of labour.
Dünya kapitalizminde ve emek piyasasında yaşanan değişimler ile hizmet sektörü istihdamının 1970’li yıllardan itibaren genişlemesi emek çalışmaları alanındaki tartışmaların yeni kavramlar etrafında kümelenmesine neden olmuştur. Duygulanımsal emek ve duygusal emek kavramları da bu kapsamda gündeme getirilmiştir. Çalışma yaşamında iletişimsel süreçlerin önemli bir belirleyen olmasından hareketle geliştirilen bu kavramlar, hizmet alanlar ile hizmet satanlar arasındaki karşılıklı etkileşimin ve iletişimin öne çıktığı çalışma biçimlerinde, çalışanları yalnızca fiziksel ya da zihinsel değil duygusal olarak da emek harcadığı fikrine gönderme yapmaktadır. Bu makalenin amacı söz konusu kavramların dünyadaki hâkim üretim biçiminde ve emeğin karakterinde yaşanan değişimleri açıklamak için elverişli olup olmadığını tartışmaktır. Tartışmanın zemini kavramların emeğin genel niteliğini açıklayamadığı üzerine örülmüştür. Bu çalışma duygulanımsal emek ve duygusal emek kavramlarının sınırlılıkları olduğunu önermekte; bu sınırlılıkları emeğin ürününün niteliğini tanımlama, emeğin ayırıcı özelliklerini belirtememe ve üretim-yeniden üretim ilişkisini sorunlu ele almak üzere üç ayrı başlıkta sınıflandırmaktadır. Bu çalışmada ayrıca, çalışma yaşamına duyguların dahil olmasının ya da işte duyguların kontrol edilmesinin yeni bir emek türüne işaret etmekten ziyade insan duygularının tümüyle sermaye birikiminin bir aracına indirgendiği anlamına geldiği öne sürülmektedir
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Communication and Media Studies |
Journal Section | Makaleler |
Authors | |
Publication Date | June 29, 2022 |
Submission Date | April 12, 2022 |
Published in Issue | Year 2022 Volume: 10 Issue: 21 |