Bugüne kadar tasavvuf düşüncesinin oluşmasına katkı sağlayan pek çok eser kaleme alınmış ve günümüze kadar ulaşmıştır. Osmanlıların son dönemlerinde yazılan eserlerden biri de 19. yüzyılda yaşamış olan Çerkeşî Mustafa Efendi’nin telif ettiği “Risale fî Tahkîki’t-Tasavvuf” adlı risaledir. Bu risalede Çerkeşî Efendi, genel ve kısa bir şekilde; Allah'ın zat, sıfat ve isimlerinin en mükemmel şekilde insan-ı kâmilde tecelli ettiğini, şeriat ile tarikat arasında çok ciddi ve belirgin farkların olmadığını, tarikatın şeriatsız olamayacağını, Melamî anlayışa sahip insanların görünürde şeriata aykırı gibi düşünülen hal ve hareketlerinin özde aykırı olmadığını, nebilerin şeriat konusunda halkı irşad ettiği gibi velilerin de tarikat konusunda bu görevi icra ettiğini, şeriata aykırı davranan sufilerin tasavvufla ilgilerinin olmadığını ele almıştır.
Up until today, many works that contributed to estamlishment of
sufistic thought has been written and reached our day. One of the works that
had been written in the late days of Ottomans is Çerkeşî Mustafa Efendı’s
“Risale fî Tahkîki’t-Tasavvuf” which has been written in 19th century. In this
booklet, Çerkeşî Efendı reviewed in a general and a short manner; that Allah’s
entities, capacities and names get reflected on human beings flawlessly and
there is no significant and great differences between sharıa and tarıqa, that
tarıqa can not exist without sharıa, actions and behaviours of people who have
the Melamı thought that seems against sharıa are not actually traversal in
truth and that just like guardians led the way for people regarding the tarıqa,
prophets did the same for sharıa and that sufis who act against sharıa are not
the one interested on sufism in reality.
Journal Section | Articles |
---|---|
Authors | |
Publication Date | July 15, 2017 |
Published in Issue | Year 2017 Volume: 6 Issue: 3 |