Since the changes
in social life bring with new issues in the economic life, many contracts today
have different characteristics concerning to time period, certainty and phases
of the contract. One of the characteristics is the formation of contracts of
exchange relying on the promise. Nowadays, commercial organizations that
provide worldwide service, build some of their transactions on promise. In
these transactions parties make agreements in order to make commitments with
regards to contracts (bay', ijarah etc.) that they will make in the future.
When these commitments were considered as contracts, this would lead to
forbidden activities in fiqh such as "two sales in one transaction"
and "sale of something that is not present," and therefore these
transactions would not be permitted. For this reason, scholars have preferred
to explain the commitment in these agreements as a promise rather than a contract.
Therefore, as becoming an indispensable element of modern types of contract,
promise has occupied an important place. However this new place in terms of
contracts leads to the debate called "bindingness of promise." Since
it became subject to many discussions in Islamic finance in the 20th century, my
aim is to focus on the issue of the bindingness of promise in the context of
modern murabaha in Islamic law. In this light, the subjects covered are as
follows: the debates about the bindingness of the promise, analysis of the
opinions on the issue, kinds of religious and legal responsibilities that
parties undertake, and the debate on promise through the context of murâbaha in
the modern period.
Toplumsal
hayatta meydana gelen değişmeler, iktisadi hayatta da bir takım yenilikleri
beraberinde getirdiği için günümüzdeki pek çok akit türü, işlemin atfedildiği
zaman dilimi, bağlayıcılığı ve içerdiği merhaleler açısından farklı özellikler
taşımaktadır. Bu özelliklerden biri de, alım-satım sözleşmelerinin vaad üzerine
kurulu olarak yapılmasıdır. Günümüzde dünya çapında hizmet veren ticari
kuruluşlar işlemlerinin bir kısmını alım-satım vaadleri üzerine kurmaktadır. Bu
işlemlerde taraflar bir takım anlaşma ve sözleşmeler yaparak ileride
yapacakları akitlerle (bey‘, icâre vs.) ilgili bir takım taahhütlerde
bulunmaktadır. Sözleşmedeki bu taahhütler, akit olarak kabul edildiğinde ise, “bir
işlemde iki satış” ve “elde olmayan şeyin satımı” gibi fıkıhta
yapılması yasak olan şeylerin varlığı söz konusu olacağı için bu işlemlerin
caiz olması mümkün değildir. Bu sebeple sözleşmelerde yer alan taahhütlerin
akit değil de, vaad olarak izah edilme yolu tercih edilmiştir. İşte böylece
vaad, modern akit türlerinin vazgeçilmez bir unsuru haline gelerek önemli bir
yere sahip olmuş; ancak vaadin, akitler bünyesinde edindiği bu önemli pozisyon,
“vaadin bağlayıcılığı” adında yeni bir tartışmayı da beraberinde getirmiştir.
20.yy’da özellikle İslam iktisadıyla ilgili pek çok çalışma ve tartışmanın
gündemini oluşturması hasebiyle, bu çalışmada İslam hukukunda vaadin bağlayıcılığı
meselesini murâbaha bağlamında ele almayı hedefledik. Bu amaç doğrultusunda
öncelikle İslam hukukunda vaadin bağlayıcılığıyla ilgili tartışmalar, konuyla
ilgili görüşlerin analizi ve tarafların vermiş olduğu sözlerin kendilerine
diyâneten veya kazâen ne tür bir sorumluluk yüklediği; akabinde ise murâbaha
bağlamında modern dönemdeki vaad tartışmaları mevzubahis edilmiştir.
Subjects | Religious Studies |
---|---|
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | December 31, 2016 |
Published in Issue | Year 2016 Issue: 35 |