Varlık ve hayat kavramı, görenin ufkuyla doğrudan irtibatlıdır.
Görme ufku geniş olanın varlık ve hayattan anladığı da o kadar geniş
ve yüce olacaktır. Sıradan insanların anladığının aksine, Mevlânâ’ya
göre varlık bu hissedilen dünyadan ibaret değildir. Bilakis gerçek
varlık Mevlânâ’nın “adem” dediği ‘gayb alemi’ ve ‘mutlak varlık’tır.
Gayb âlemi varlık ve hayatın, bütün güzellik ve manevi zevklerin
kaynağıdır. İnsanın, dünya hayatından önce bir ruhani hayatı vardı.
Dünya hayatında da bütün gayreti o ruhani hayata geri dönebilmek
içindir. Hayat kavramı da varlık kavramına bağlı olarak genişlemektedir.
Mevlânâ’ya göre insan hayatı, bu dünyadan önce gaybda baş-
lamış, dünyadan sonra da aynı şekilde gaybda devam edecektir. Bu
nedenle ölüm, hayatın son noktası değil, bilakis yeni bir doğuş ve
yeni bir başlangıçtır. Kıyamet de insan hayatının devamının nasıl
olacağını belirleyecektir.
Allah, varlık ve hayattan tamamen ayrı olmayan gizli bir hakikattir
ve görünen varlıklar onun varlığının bir yansıması ve iradesinin
gereğidir.
İnsan da denizden ayrı kalan bir damla gibi Allah’tan uzakta kendini
yalnız ve garip hissetmekte, tekrar kendi ilahi aslına dönmeyi
arzulamaktadır. Bu nedenle onun Allah’la irtibatı korku ve ümitle
yapılan kullukla değil, sevgi ve ibadetledir.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Çeviri |
Authors | |
Publication Date | June 20, 2012 |
Published in Issue | Year 2012 Issue: 20 |