Nationalism is multifaceted as a symbol, both as a matter of social relations and as a category of consciousness. Defining national communities in terms by which they have been imagined or constructed does not mean that they are unrealistic or imaginary. The second half of the nineteenth century saw the rise of eastern European nationalist initiatives that sought to catch up with the nation building of advanced Western countries and construct their own ideological and bureaucratic organizations accordingly. These effort were motivated by public debates over culturalism that emphasized discovering the worth of one’s own culture and returning to the roots/essence. The key feature that distinguishes national identity from other identities is its guarantee of an honorable status to every citizen politically and socially. This quality of nationalism has facilitated its global spread over the last two centuries and allowed it to maintain its strength in the face of different economic interests. This same desire and motivation to pursue the discovery of one’s cultural essence has played a significant role in Turkish ideological construction. Consequently, intellectuals have been strongly motivated to defend the existence of a new and unique Turkish–Muslim identity against the Western/civilized world. Thus, Turkology studies, particularly as applied to Turkey, have not only provided a framework for the national history of societies but have also legitimized the national-cultural struggle through foreign scholarship.
Milliyetçilik bir sembol, bir toplumsal ilişkiler meselesi ve bilinç kategorileri olarak çok yönlüdür. Milli toplulukları hayal edildikleri (inşa edildikleri) düzlemler üzerinden tanımlamak, onların gerçekçi olmadığı veya hayal ürünü oldukları anlamına gelmez. On dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısı Batı ülkelerinin modern/milli formasyonuna yetişmeye çalışan ve bu uğurda kendi ideolojik ve bürokratik organizasyonlarını tamamlamaya çalışan doğu Avrupa milliyetçi girişimlerine sahne olmuştur. Bu yetişme çabası kamudaki tartışmalarda motivasyonunu kendi değerini keşfetmeyi ve özüne dönmeyi içeren bir kültürelci inşada buluyordu. Milli kimliği diğer kimliklerden ayıran en belirgin özellik, bir politika veya toplum biçimi olarak her üyesine onurlu bir statü garanti etmesidir. Milliyetçiliğin son iki yüzyılda tüm dünyaya yayılmasını ve aynı zamanda farklı ekonomik çıkarlar karşısında gücünü korumasını sağlayan da bu niteliğidir. Bu, öze/kendine dönüş ve özünü keşfetme girişimleriyle aynı istek ve motivasyon Türkçü ideolojik inşada da önemli ölçüde hissedilmiştir. Bu itibarla on dokuzuncu yüzyılda Batılı fikirlerle tanışan Osmanlı bürokrat ve aydınlarından yeni Cumhuriyet kadrolarına kadar (kültürelden siyasala) geçen süreçte yeni Türk Müslüman kimliğinin Batılı/medeni ülkeler karşısında özgül varlığının savunusu için yüksek bir motivasyon taşıdığı görülür. Bu uğurda Türkiye örneğinde karşımıza çıkan Türkoloji çalışmaları toplumlar için yalnızca milli bir tarihin çerçevesini sağlamakla kalmamış, aynı zamanda, yabancı bilimsel kaynaklar yoluyla milli-kültürel mücadeleye meşruiyet kazandırmaya da yaramıştır.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Research Article |
Authors | |
Publication Date | June 30, 2022 |
Published in Issue | Year 2022 Volume: 32 Issue: 1 |