Ülkemizin 20.yy başlarından itibaren mimarisinde çeşitli değişimler yaşanmıştır. 19.yy sonlarında dünyada betonarmedeki buluşlar, bu değişimlerde etkin rol oynamıştır. Osmanlı Devleti’nde ilk olarak 1800’lerin sonunda liman yapılarında kullanımı öngörülen beton 1900 başları itibarıyla sivil mimaride de kullanılmaya başlanmıştır. Betonun, bu dönemin ünlü mimarları tarafından kagir yapılardan esinlenilerek tercih edildiğini söylemek mümkündür. Ahşap yapıların dünyanın farklı ülkelerinde hem kırsalda hem kent merkezlerinde tercih edildiği görülmektedir. Kuzey Amerika’da yapılar 6 kata kadar geleneksel yöntemlerle ahşap strüktürlü inşa edilebilmektedir. Bunu ülkemiz için de düşündüğümüzde 3 büyük kentlerimiz olmak üzere diğer birçok kentimizdeki mevcut apartman yapılarının geleneksel yöntemlerle ve birtakım eklemelerle dönüştürülebilir olduğu ortaya çıkmaktadır. Az katlı yapılarda ise ahşap yapı zaten betonarme yapıya göre daha ideal bir çözümdür. Özetle ülkemizde 100 yıla yakındır betonarme odaklı mimari ve kent politikaları beton yığılmalarına neden olmuş ve geleneksel mimariden uzaklaştırmıştır. Bu durum, ülkemizin ve sosyal hayatımızın her alanında etkilerini göstermektedir. Betonarmenin getirdiği tek tip mimari ülkemiz için sürdürülebilir olmaktan çıkmıştır. Çalışma kapsamında betonarme ve ahşap yapıların, çevresel etkileri incelenmiş olup betonarme yapıların çevre ve kent politikaları açısından olumsuzluklar içerdiği ifade edilmiştir. Ülkemizde son derece yaygın olan betonarme yapım tekniğine alternatif olarak ahşap yapı önerisi ABD’deki örnekler ile sunulmuştur. Betonarme yapım tekniği temelli olan kent politikalarının sürdürülemez olduğu istatistikler kullanılarak ifade edilmiştir.
There have been changes in the architecture of our country since the beginning of the 20th century. At the end of the 19th century, inventions in reinforced concrete played an active role in these changes. Reinforced concrete, which was first intended to be used in harbor structures in the late 1800s in the Ottoman Empire, started to be used in civil architecture in the early 1900s. It is possible to say that reinforced concrete was preferred by the famous architects of this period, carrying a breeze from masonry structures. It is seen that wooden structures are preferred both in curtain and city centers in different countries of the world. In North America, sites can be built with wooden structures up to 6 floors using traditional methods. Considering this for our country, it is revealed that apartment-style buildings in many other cities, including our 3 metropolitan cities, can be transformed with traditional ones, perhaps with some additions. In low-rise buildings, wooden construction is already an ideal solution compared to reinforced concrete. In summary, the architectural and urban policies focused on reinforced concrete in our country for almost 100 years have caused urban agglomeration and moved it away in the afternoon. This situation is in its own sphere of our country and our personal lives. The uniform architecture and lifestyle brought by reinforced concrete has emerged for our country. Within the scope of the study, the environmental effects of reinforced concrete and wooden structures were examined and it was understood that reinforced concrete structures were an unsustainable building system in terms of environmental and urban policies. As an alternative to the reinforced concrete construction technique, which is very common in our country, the wooden construction proposal is presented with examples in the USA. Using statistics, it is expressed that urban policies based on reinforced concrete construction technique are unsustainable.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Engineering |
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | January 3, 2021 |
Submission Date | September 29, 2020 |
Acceptance Date | December 9, 2020 |
Published in Issue | Year 2020 |
Bu eser Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.