Günümüz toplumlarında siyasal sistemlerin ve ideolojilerin en çok üzerinde durduğu temel kavramlardan birisi de birey ve bireyciliktir. Zira moderniteyle beraber, yasama, yargı ve yürütme gibi toplumun yönetimsel mekanizmalarını oluşturan siyasi sistemler ve dünyayı anlamamıza ve yorumlamamıza imkân veren ideolojiler, toplumun özel bir anlam yüklediği bireyin; ontolojik, politik ve ahlaki açıdan nasıl ele alınması ve tanımlanması gerektiği konusunda önemli tartışmalara girmişlerdir. Bu tartışmaların odağında bireyin yer almasının temel nedeni ise, söz konusu sistem ve ideolojilerin oluşturmak istedikleri rejimlere uyan/uygun bir yurttaş/yoldaş kimliğini yaratmak istemeleridir. Çünkü hem siyasalar hem de ideolojiler, her zaman için ideal bir birey anlayışını ve adil bir düzen tasavvurunu savunmuş ve bu hayalin gerçekleşebilmesi için de işe, öncelikle birey/bireycilikten başlamışlardır. Nitekim kökeni, her ne kadar 17. yüzyıla kadar götürülse de 19. yüzyılın başından itibaren reel ekonomi-politik bir sistem olarak tekamül etmiş ve halen günümüz dünyasında birçok farklı düşünce, değer ve inancı kucaklamayı başarmış olduğu için de bir meta-ideoloji hüviyetini kazanmış olan liberalizmin de, yine aynı yüzyılda sanayi kapitalizminin yarattığı sınıfsal çatışmalara ve aşırılıklara tepkisel bir biçimde karşı çıkmasıyla ve özellikle de işçi sınıfının hayalini süsleyen komünal düzeni savunmasıyla kitlesel/küresel düzeyde bir toplumsal/devrimsel harekete dönüşen sosyalizmin de ana teması ve vurgusu, hep birey ve bireycilik olmuş, ancak her iki ideolojinin referans kaynakları, felsefi dayanakları ve epistemik yaklaşımları aynı olmadığı için birey kavramına yükledikleri anlam ve bireyciliğe biçtikleri misyon da farklı olmuştur. Bu farklılığın hem sosyolojik temelini hem de birey üzerinden kopartılan fırtınanın esas nedenini anlamaya dönük bir çabayı içeren bu makale, söz konusu ideolojiler açısından modern bireyin kimliğinin neliğini sorunsallaştırmaya çalışmaktadır. Makale, aynı zamanda hem bireyi toplumdan soyutlayan ve onu tek başına bir ada olarak gören liberal bakışın, hem de bireyi ana karanın bir parçası olarak gören ve onu topluma kurban eden sosyalist yaklaşımın sorunlu olduğunu iddia etmektedir.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Research Articles |
Authors | |
Publication Date | December 28, 2020 |
Submission Date | October 15, 2020 |
Published in Issue | Year 2020 Issue: 6 |
“Journal of Social and Cultural Studies” (J-SCS) is published in Turkish and English. “Journal of Social and Cultural Studies” (J-SCS) is published only in electronic form through its website and adopts open access policy. The journal is published twice a year, in June and December. No fees are charged for publications, no fees are paid to the editors, the editorial board and the referees and their owners. It is accepted that the authors who submit articles to the contact address for publication in the journal should read and acknowledge this copyright statement.
“Journal of Social and Cultural Studies” is open to the work of all researchers who have the title “PhD” or “PhD student”. It is not obligatory that the second, third and fourth authors of the article have the title “PhD” or “PhD student”. An article should has been written by max. four authors. The articles prepared in accordance with the writing rules are presented to the referee for review after they have passed the editorial review. The reviewer may ask for a correction to the article, directly refuse or accept it. For the articles declined as a result of the reviewer evaluation, a second reviewer may be requested by the author, If the editors’ board finds that the request is appropriate, the article will be sent to a second reviewer.
The articles previously published in another publication or in the evaluation stage by another publication are not accepted into “Journal of Social and Cultural Studies” publication process. All the ethical and legal responsibilities related to the published articles belong to the authors.