Tobias Boes’a göre, çok tartışılan Bildungsroman, “hem
yazarların hem de eleştirmenlerin çevrelerindeki dünyayı anlayabileceği bir
model olarak benzersiz bir başarı” olduğunu kanıtlamıştır (p. 242). Hümanist
öznenin değişen algısında, Bildung (çağdaş oluşum, gelişme) kelimesinin çağdaş
İngiliz kurgusu ile ikircikli bir ilişkisi vardır. Günümüz edebi anlatılarının
temsil etme kapasaiteleri üzerinde duran Mark Stein, bu romanların “ikili bir
işleve sahip olduğunu: kahramanının oluşumu, ayrıca İngiliz toplumunun
(İngilizliğin) ve kültürel kurumların dönüşümüyle” ilgili olduğunu öne sürüyor
(p. 22). Bu gözlemlerden yola çıkarak, bu çalışmada Hari Kunzru’nun Gölgenin Gölgesi adlı eserinin, istikrarlı
ve toplumla bütünleştirici bir son noktaya ulaşması ve örnek vatandaş olması
beklenen kahramanın klasik Bildungsroman'ı geleneksel özelliklerini bozması
yoluyla onu hem taklit eden hem de
sorunsallaştıran bir roman olduğu savunulmaktadır. 2002’de The Betty
Trask Ödülü'nü kazanan Hari Kunzru’nun ilk romanı Gölgenin Gölgesi, farklı coğrafyalarda geçen çok katmanlı bir
anlatıdır. Murat Aydemir'in (2006) belirttiği gibi “anlatı, kültürlerarası ya
da kültürlerarası kimliğin farklı kavramsallaştırmalarını tekrar tekrar denemektedir”
(s. 205). Aynı zamanda, “imparatorluğun” sömürücü rejimi, kendisini yeni “dünya
vatandaşı” bağlantısının ve ayrıştırmanın eşzamanlı mevcudiyetinde ortaya
koymaktadır. Bu çalışmada performatifliğin roman boyunca nasıl yankılandığına odaklanılmakta,
Bildungsroman’ı taklit ederek gerçekleştirme yolları ve yeni ait olma biçimleri
sunduğu ortaya konmaktadır.
According to Tobias Boes the
much-debated Bildungsroman has proven
to be an “unparalleled success as a model by which writers and critics alike
can understand the world around them” (p. 242). In the changing perception of
the humanistic subject, the word Bildung (formation, development) has a
precarious relationship with contemporary British fiction. Commenting on the representational possibilities
of contemporary literary narratives, Mark Stein proposes that they “have a dual function: they
are about the formation of the protagonist as well as the transformation of
British society (Britishness) and cultural institutions” (p. 22). Drawing on
these observations I argue in this study that Hari Kunzru’s The Impressionist is one such novel that
mimics the classical Bildungsroman and problematizes it through its subversion
of the traditional characteristics of the hero who is supposed to reach a stable
and integrative end point in society and become the model citizen. Hari Kunzru’s The Betty Trask Award 2002 winning novel, The Impressionist is a multifaceted
narrative that ranges across a multitude of geographical settings. Murat
Aydemir (2006) contends, “The narrative tries out, tries on, different
conceptualizations of inter- or cross-cultural identity” (p. 205). At the same
time, the exploitative regime of “empire” manifests itself in the synchronized presence of connection
and the segregation of the new “citizen of the world”. By focusing on how performativity resonates throughout the novel,
I discuss the ways in which the novel mimics and performs the Bildungsroman, and
offers new modes of belonging.
Primary Language | English |
---|---|
Subjects | Creative Arts and Writing |
Journal Section | English Language and Literature |
Authors | |
Publication Date | December 31, 2019 |
Submission Date | August 2, 2019 |
Acceptance Date | November 1, 2019 |
Published in Issue | Year 2019 Vol 18 IDEA Special Issue |