Kelâmcıların cismânî haşrin imkânı ve anlaşılmasını savunmak için ortaya koydukları en temel tartışmalardan biri ma‘dûmun i‘âdesi yani yok olanın aynıyla yeniden yaratılmasıdır. Birtakım farklılıklara rağmen Mu‘tezile kelâmcıları da dâhil olmak üzere ma‘dûmun i‘âdesi kelâmcılar tarafından mümkün görülmüştür. Ma‘dûmun i‘âdesini kabul etmeyerek kelâmcıların klasik görüşüne muhalefet eden İbn Sînâ, yeni bir tartışmanın ortaya çıkmasına ve i‘âde konusunda fikir ayrılıklarına neden olmuştur. Ondan sonra gelen ve ondan etkilenen İslam filozofları ve kelâmcılar, İbn Sînâ’nın yolundan gitmiş ve onun ma‘dûmun i‘âdesinin mümkün olmadığı yönündeki delillerini geliştirerek yeniden formüle etmiştir. Aynı şekilde ma‘dûmun i‘âde imkânını klasik görüşü destekler mahiyette savunan müteahhirûn dönemi kelâmcıları yeniden inşa edilen bu delillere yönelik yeni eleştiriler getirmişlerdir. Böylece tartışma ma‘dûmun i‘âdesinin mümkün olup olmadığı konusunda İslam filozofları ve kelâmcılar arasında gerçekleşen bir meseleye dönüşmüştür. Hatta öyle ki kelâmcılara göre diriliş tartışmalarının bir uzantısı olan ma‘dûmun i‘âdesi konusuna sem‘iyyât bahislerinin alt başlıklarında yer veren kelâmcıların aksine İslâm filozofları, ma‘dûmun i‘âdesini mümkün görmediklerinden metafizik tartışmaların yer verildiği umûr-ı âmme bahislerinin varlık ve yoklukla ilgili alt başlıklarında ele almayı tercih etmişlerdir. Çünkü İbn Sînâ’nın önayak olduğu görüşe göre ma‘dûmun i‘âdesi yoklukla ilgili olan metafizik bir meseledir. Bir tarafta ma‘dûmun i‘âdesini mümkün görmeyen filozoflar, var olup daha sonra yok olan şeylerin aynıyla yeniden yaratılamayacağını yeni argümanlarla savunurken diğer tarafta kelâmcılar cedelî bir üslupla hem bu argümanlara yönelik eleştirilerini sunmuşlar hem de yok olanların tekrar aynıyla yeniden yaratılacağını savunmaya çalışmışlardır. Dolayısıyla bahsi geçen bu tartışmaları eserlerine taşıyan kelâmcılar, makalemizin başlığı olan ma‘dûmu yeniden yaratmak mümkün mü sorusuna cevap aramışlardır. Zira metinlerin içeriği ma‘dûmun i‘âdesini red ve kabul edenlerin kimler olduğu, felsefeci ve kelâmcılar arasındaki tartışmanın arka planı ve bağlamı, i‘âdenin reddi için ileri sürülen istidlâlî deliller, bu delillere yönelik cevap niteliğindeki eleştiriler ve i‘âdenin kabulü için ileri sürülen deliller hakkında tartışmanın seyrine dair detaylı ve önemli bilgiler sunmuştur. Bu bağlamda çalışma, kelâmcı ve felsefeciler arasında tartışma konusu haline gelen ma‘dûmun i‘âdesi yani ma‘dûmun yeniden aynıyla yaratılıp yaratılmayacağı hakkındaki ileri sürülen delilleri ve bu delillere yönelik eleştirileri ele almıştır. İ‘âdenin mümkün görülmemesine yönelik delillerin kaynağının İbn Sînâ’ya dayanmasından dolayı ona da işaret edilmiştir. Kapsam olarak ise çalışmada müteahhirûn dönemi kelâmının öne çıkan kelâmcılarının temel eserleri ve bu eserlere yazılan temel şerhler esas alınmıştır.
One of the fundamental debates that theologians have held to discuss the possibility of and to facilitate understanding of the bodily resurrection is iʿādat al-maʿdūm; that is, the restoration of the non-existent. Despite some differences in their perspectives, theologians, including the Muʿtazilites, have considered iʿādat al-maʿdūm possible. Avicenna, who opposed the classical views of theologians by rejecting iʿādat al-maʿdūm, provoked a new discussion and fuelled controversy about this issue. Later Islamic philosophers and theologians who were influenced by him took his path and reformulated his arguments about the impossibility of iʿādat al-maʿdūm. Likewise, the theologians of the mutaʾakhkhirūn period, who defended the possibility of iʿādat al-maʿdūm, in support of the classical view, voiced new criticisms against these recontructed arguments. Thus, the debate turned into a highly controversial issue between Islamic philosophers and theologians. In fact, unlike the theologians who included the issue of iʿādat al-maʿdūm in the subsections of the samʿiyyāt chapters as an extension of the resurrection debates, Islamic philosophers did not consider it possible and preferred to address it under the subheadings of the umūr al-āmma chapters on existence and non-existence, in which metaphysical issues were discussed. This is because Avicenna considered iʿādat al-maʿdūm a metaphysical issue related to non-existence. On the one hand, some philosophers, who considered iʿādat al-maʿdūm impossible, deployed the new argument that things that existed and then disappeared could not be recreated in the same way. On the other hand, others expressed their criticisms against these arguments in the disputatious style (jadali) and tried to defend the restoration of the non-existent in the same way. Therefore, the theologians who addressed these issues in their works helped answer the question of whether it is possible to recreate the non-existent. This is because the texts provided detailed and important information about the course of the debate, such as who rejects and accepts iʿādat al-maʿdūm, the background and context of the debate between philosophers and theologians, the proofs put forward for the rejection of recreation, the criticisms in response to these proofs, and the evidence put forward for recreation. Therefore, the present study aims to discuss the arguments for iʿādat al-maʿdūm; that is, whether maʿdūm can be recreated in the same way, and the criticisms against these arguments, which have become a subject of debate between theologians and philosophers. Avicenna’s ideas are also highlighted in the study as he is the source of the arguments for the impossibility of iʿādat al-maʿdūm. In terms of its scope, the present study is based on the major works of the prominent theologians of the mutaʾakhkhirūn period and the main commentaries written on these works.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Religious Studies |
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | June 30, 2023 |
Submission Date | April 15, 2023 |
Acceptance Date | June 19, 2023 |
Published in Issue | Year 2023 Volume: 21 Issue: 1 |
Kader Creative Commons Atıf-Gayriticari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.