İslam düşünce tarihinin en etkili şahsiyetlerinden biri Fahreddin Râzî’dir (ö. 606/1210). Başta metafizik ve teolojik bahisler olmak üzere birçok konu ile ilgili problem oluşturan müşekkik, sorunları mezhepler üstü çözmeye çalışan muhakkik ve birçok farklı görüşü en üst kavramlarda buluşturan câmi kimlikleri, kendinden sonraki bütün düşünürleri ciddi anlamda etkilemiştir. Bu yüzden gelenekte bütün ekoller onun geride bıraktığı felsefî ve ilmî dinamizmi tevarüs etmek zorunda kalarak oluşturduğu problemler ve sunduğu çözümlerle ilgili bir tutum sergilemiştir. Onu bu denli vazgeçilemez ve etkili kılan asıl önemli saik ise onun problem oluşturan, kelamı felsefeye, felsefeyi de kelama taşıyan, kelamı esas alarak felsefeyi, felsefeyi de esas alarak kelamı eleştiren müşekkik kimliğidir. Bu nedenle hayatı boyunca siyasi ve toplumsal olarak Eş‘arîlik içinde değerlendirilen Râzî’nin eserlerine bakıldığında onun farklı ekoller tarafından sahiplenilmeye ve farklı şekillerde yorumlanmaya uygun bir düşünür olduğu açıkça görülmektedir. Birçok Ehl-i sünnet kelamcısının, Râzî’nin kelâmî-Eş‘arî bir tema ile yazdığı eserleri ön plana çıkarması, onun mezhepler üstü muhakkik kimliğinin gölgelenmesine neden olmuştur. Buna karşılık bazı düşünürlerin Râzî’yi filozof-kelamcı ve muhakkik kimliği ile bilinmesi ve tanınması noktasında bir gayret içinde oldukları görülmektedir. Özellikle Kemâleddin İbn Yunus’tan (ö. 639/1242) bir şekilde istifade eden ilmî şahsiyetlerde bu gayret açık bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Buna örnek olarak Efdâlüddin el-Hûnecî (ö. 646/1248), Esîrüddin el-Ebherî (ö. 663/1265 ), Necmüddin el-Kâtibî (ö. 675/1277) verilebilir. Bu şahsiyetler bir taraftan Râzî’nin ilmî mirasının yaygınlaşması noktasında etkin bir rol oynarken, diğer taraftan ise Râzî’nin mezhepler üstü muhakkik kimliği ile ön plana çıkarılmasında etkili olmuşlardır. Onun söz konusu ilmî mirasını tevarüs eden Sirâceddin el-Urmevî (ö. 682/1283) de, onun daha çok mezhep üstü sorunları çözen muhakkik kimliğini tesis eden önemli isimler arasında yer almaktadır. Bu tesisin bariz bir şekilde ortaya çıktığı konuların başında ise insan fiilleri gelmektedir. Urmevî, insan fiilleri konusunda başta el-Erba‘în olmak üzere Râzî’nin insanın kudret ve tesirini yok sayacak düzeyde cebrîliği andıran ifadelerini revize etmeye çalışmaktadır. O, Lübâb isimli eserinde bir taraftan Râzî’nin el-Erba‘în isimli eserini ihtisar ederken, diğer taraftan ise Râzî’nin insan fiilleri konusundaki Eş‘arî tutumunu ciddi şekilde eleştirmektedir. Bunu da büyük ölçüde bizzat Râzî’nin el-Metâlibü’l-‘âliye mine’l-‘ilmi’l-ilâhi gibi ansiklopedik eserlerinde dile getirdiği argümanlar ekseninde yapmaktadır. Kuşkusuz bunun da sıradan bir durum olmadığı açıktır. Çünkü insan fiilleri, düşünürlerin ulûhiyyet tasavvurunu ve Allah-insan ilişkisini belirleyen konuların başında gelmektedir. Bu çalışmada Râzî’nin bu konudaki tutumu, Urmevî’nin felsefî ve kelâmî eleştirileri tespit edilmeye çalışılacaktır. Böylece insan fiilleri ekseninde onun Râzî’yi muhakkik olarak tesis etmeye çalıştığı açıkça görülmektedir.
One of the most influential figures in the history of Islamic thought is Fakhr al-Dīn al-Rāzī (d. 606/1210). The identities of mushakkik, which creates problems on many subjects, especially metaphysical and theological ones, the muhaqqiq who tries to solve the problems above the sects, and the jâmî who brings many different views together in the highest concepts, have seriously affected all the thinkers after him. Therefore, in the tradition, all schools had to inherit the philosophical and scientific dynamism that he created and displayed an attitude about the problems he created and the solutions he offered. The real important motive that makes Râzî so indispensable and effective is his problematic identity (mushakkik), which carries the kalām to philosophy and philosophy to kalām, and criticizes philosophy on the basis of the kalām, and the kalām on the basis of philosophy. For this reason, when we look at the works of Râzî, who has been evaluated politically and sociologically within Ash'arism throughout his life, it is clearly seen that he is a thinker who is suitable to be embraced by different schools and to be interpreted in different ways. The fact that many Ahl as-sunnah theologians emphasized the works written by Râzî with a theological-Ash'ari theme, caused his supra-sectarian identity to be overshadowed. On the other hand, it is seen that some thinkers are making an effort to know and recognize Râzî as a philosopher-theologian and muhaqqiq. This effort is clearly seen especially in scientific figures who benefited from Kamaladdin Ibn Yûnus (d. 639/1242) in some way. Afḍal al-Dīn Khūnajī (d. 646/1248), Athir al-Din al-Abharî (d. 663/1265), Najm al-Din al-Qazwinî al-Kâtibî (d. 675/1277) can be given as examples. These personalities, on the one hand, played an active role in the spread of Râzî's scientific heritage and they were effective in bringing Râzî to the fore with his supra-sectarian identity on the other. Sirāj Al-Dīn Al-Urmawî (d. 682/1283), who inherited his scientific legacy, is among the important names who established his identity as a muhaqqiq who mostly solved supra-sectarian problems. Human actions are at the forefront of the issues in which this facility has clearly emerged. Urmawî tries to revise al-Arba'în's expressions, which seem to ignore the power and influence of human beings in terms of human actions as well as criticizing Razi's arguments very seriously. In his work Lübâb, on the one hand, he summarizes al-Erba'în of Razî he seriously criticizes Razi's Ash'ari attitude towards human actions on the other. He does this largely on the axis of the arguments that Râzî himself expressed from his encyclopedic works such as al-Matâlibu'l-'âliyya mina'l-'ilmi'l-ilâhi. It is clear that this is not an ordinary situation. Because human actions are at the forefront of the issues that determine the thinkers' conception of divinity and the relationship between God and man. In this study, Râzî's attitude on this issue and Urmavi's philosophical and theological criticisms will be tried to be determined. Thus, it is clearly seen that he is trying to establish Râzî as a muhaqqiq in the axis of human actions.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Religious Studies |
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | June 30, 2023 |
Submission Date | April 15, 2023 |
Acceptance Date | June 20, 2023 |
Published in Issue | Year 2023 Volume: 21 Issue: 1 |
Kader Creative Commons Atıf-Gayriticari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.